Memleketimden İnsan Manzaraları 477
Basmayın Bu Tuzağa Sakın
İçimden hep iyilik geliyor
Yaşadığımız dünyayı seviyorum
Kin tutmak benim harcım değil
Çektiğim bütün sıkıntıları unuttum
Parasız pulsuzum ne çıkar
Gelecek güzel günlere inanıyorum.
Gelecek güzel günlere…
Necati CUMALI
Öyle bir kez değinilip geçiverecek kadar basit bir konu değil bu. Hangi konu mu? Hani iki hafta önce “Azı da Zarar, Çoğu da Zarar Bunun” başlıklı söyleşide söz etmiştim o illetten. Normal, anımsamamanız. Her gün öyle sorunlarla uğraşmak zorunda kalıyor ki beynimiz! Hangisini tutsun belleğinde?
Kıskançlıktan söz edeceğim bu söyleşimde de, kıskançlıktan… Gerçekten de azı, birazı neyse ne de fazlası bir felaket! Mikrobik rahatsızlıkların birçoğunun çaresini bulmuş bilim ve bilim insanları ama kıskançlıktan kurtulmanın bir yolu henüz bulunmadı sanıyorum.
Siz de görüyorsunuz mutlaka. Gazeteler kıskançlığın neden olduğu felaket haberleriyle dolup taşıyor. İşte bu yılın ve bu ayının ilk günlerindeki gazetelerde yer alan bir haber… Özetleyerek vereyim:
Olay yeri Eskişehir… 69 yaşında bir bey, 2 yıl önce 57 yaşında bir bayanı sevip evlenme teklif ediyor. Ancak kadın kabul etmiyor. Bilindiği gibi bu tür sorulara verilecek yanıt olumlu da olabilir, olumsuz da… Saygı duymak gerekir ikisine de, değil mi?
Ancak hayır yanıtı alan bey, ısrarla devam ediyor; rahatsız etmeye kadını. Gerçekten seven biri, sevdiğinin hoşlanmadığı bir şeyi niçin ısrarla yapsın ki?
Mahkemeye başvuran kadın, uzaklaştırma aldırıp evini, telefonunu değiştirir. İki ay önce de başka biriyle evlenir. Sevdiği kadının evlenip bir yuva kurduğunu öğrenen erkeğin sevinmesi gerekir; değil mi? Ne gezer!..
“Sen benimle değil de başkasıyla evlenirsin, öyle mi? Gösteririm ben sana!” deyip bir silah satın alır hemen. Önceki ayın son gününde, sabah evden çıkıp işe gitmek için durakta otobüs bekleyen kadını vurur.
Yaralı kadın hemen hastaneye kaldırılır ama kurtarılamaz. Kaçan saldırgan boş bir arazide aynı silahla intihar etmiş olarak bulunur.
Siz söyleyin şimdi. Neye yaradı bu kıskançlık? Hem kıskananın canına mal oldu; hem kıskanılanın… Böylesine zararlı bir mikrop işte bu! Yok mu bir ilacı bunun?
Düşünüyorum da, tamamen yok edilmese bile, okullarda ders olarak işlense, biraz olsun törpülemez mi, bu çok zararlı rahatsızlık?
-2-
Kadınlar gibi, erkekler de çok çekiyor bu dertten. Nitekim önceki söyleşimizde anlattığım öyküde kadının kıskançlığı yüzünden yıkılmıştı; mutlu bir yuva. Neyse ki, ölen ve yaralanan yoktu; o öyküde.
İşte yine aynı gün, aynı gazetede bir başka haber:
Olay yeri Adana bu kez… Orada ne olmuş, bakalım:
27 yaşındaki Uzman Çavuş, 29 yaşındaki öğretmen eşini beylik tabancasıyla öldürüyor. Niçin mi? Diyor ki ifadesinde: “Eşimle kıskançlık nedeniyle tartıştık. Eşim uzaklaştırma kararı aldırıp boşanmak istediğini söyledi. 2 yaşında çocuğumuz var. Boşanırsak çocuğumu göremeyeceğim diye korktum. İşte o panikle öldürdüm karımı.”
Evlenmek ne kadar normalse, sürekli kavga ve geçimsizlik sonucu boşanmak da normal değil mi? Niçin kabul edemiyor, erkekler bu gerçeği?
Uzman Çavuş, “Boşanırsak çocuğumu göremeyeceğim diye korktum” diyor. Uyduruk ve saçma bir bahane bu. Çocuğunu çok seven bir baba, onu dünyadaki en değerli varlığı olan annesinden yoksun bırakmayı nasıl göze alabilir?
Ya bundan sonra bir kez daha görebilecek mi dersiniz, o suçsuz günahsız yavruyu? Hem annesizi kaldı o, hem babasız!.. Aklı olan bir insan, nasıl böyle bir kötülük yapabilir çocuğuna?
Kıskançlık böyle bir mikroptur işte! Girmeye görsün bir insanın beynine. Öyle bir kemirir, öyle bir kemirir ki, ne akıl bırakır insanda, ne fikir… İster bayan olsun, ister erkek. Doğru düşünemez o bir daha. En büyük kötülüğü yaptırır; -başta kendine olmak üzere- en yakınlarına…
Çoktan pişman olmuştur; Uzman Çavuş ama kaç para!.. Bundan sonra, hapislerde geçecek ömrü. Onca vicdan azabıyla yaşamak mıdır o, ömür boyu işkence mi?.
Düşünün ki, devletin “Yasa dışı işler yapan hırsıza, namussuza karşı mecbur kalınca kullanacaksın” diye verdiği tabanca ile öldürüyor; çocuğunun annesini. Aklı başında olan, doğru düşünebilen hangi insan yapabilir; böylesine bir yanlışı?
Kıskançlık denen illet, işte böyle kör ediyor; gözünü insanların. Yalnız gözünü değil aklını, zekâsını, beynini de… Böylece nice mutlu yuvaları yıkmış, nice destansı aşkları çürütmüştür o!
Siz siz olun, uzak durun; dost görünen bu düşmandan.
Dikkat edip basmayın bu tuzağa sakın!
Hüseyin ERKAN
0532 371 74 83