Gün/aydın dostlarım…
Yaşamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
GÜVEN VE SEVME İKİLİSİ
İnsanoğlu dünyaya geldiği andan itibaren sevme ve sevilme ihtiyacı duyar. Ekmek, su nasıl ki fiziksel ihtiyacımızsa, sevme ve sevilme duygusu da ruhumuzun gıdasıdır. İnsanın sevgiye zafiyeti vardır. Tüm hayatımız boyunca bu duyguyu tam anlamıyla içimizde hissedebilmek için çabalarız. Sevdiğimiz zaman mı güveniriz, güvendiğimiz zaman mı sevgi duyarız? İki bilinmeyenli denklem belki de…
Bir insanı sevebilmek irademiz dışında gelişir. Birçok şeyi sevmek için gayret edebiliriz belki ama bir gönlü bir başka gönüle akıtabilmek kendiliğinden oluşur. Sevmenin yönlendirmesi, zorlaması olmaz. Birini sevebilmek karşınızdaki kişinin çok mükemmel olmasıyla da bağıntılı değildir. Sevme duygusu nedensizce ve hesap kitap yapmadan insanın kendi kalbinde bağımsızca gelişir. Ancak sonrasında sevgiyi yönlendiren, devam ettiren, büyüten ya da yok eden bir sürü etmen devreye girer. İşte bu faktörlerin en önemlisi ve olmazsa olmazı da güven duygusudur…
Hayatı anlamlı kılan tek şey sevgi…
Ne kadar çok severseniz o kadar çok mutlu hissedersiniz kendinizi.. Sevginin olmazsa olmazı, en yakın arkadaşı güvendir. Güvenin olmadığı yerde sevgi olmaz.. Olur derseniz de yalan olur, sadece kendinizi kandırırsınız.
Ancak, bazen sevginin bir adım önde gittiği de olur. Sevince en olmayacak zaman ve durumlarda güven duymak için bahaneler de yaratısınız… Ufacık bir delikten gökyüzüne bakmaya çalışırsınız.
Sevgi genellikle anında bitmez ancak yavaş yavaş azalan bir duygudur sevgi. Ancak güven ise bambaşka. Güven, basit bir yalan ile sarsılabilir. Güven duygusu kendini karşıdaki kişiye emanet etmektir…
Filmlerde ve dizilerde (özellikle Türk filmleri ve dizilerinde) yalanı en bağışlanamaz suç olarak izledik yıllarca. “Yalan söylüyorsun, yalaaaannn” repliği dilimize bir dolandı ki, çekip çıkarabilene aşk olsun.
Sevgilisi kendisine yalan söyledi diye meyhanelere düşüp berduş olanlar mı istersiniz, yollara düşüp gezgin olanlar mı, hepsi vardı o filmlerde. “Sana ne yaptı?” sorusuna, “yalan söyledi yalaaaannn” cevabını alınca, kalabalığın dehşetle açılan gözleri falan…
Tamam, bu biraz abartılı oldu, ama zaten film sonuçta, gerçek değil. Biraz abartmak hakkıdır. O abartıyı minimalize edip, gerçek hayata uyarlarsak çıkartılacak ders şu; Yalan söylemek kötüdür, dürüstlük iyidir! Ama güvenmekte iyidir. Zaten güven duygusunu karşıya vermezsen karşıdan tereddütlü sevgi alırsın. Sevgi öyle heder edilecek bir duygu değildir. Zamanında güven verip aldığın sevgi güveni sarstığın anda sevgi senden yalın ayak kaçar geldiği kalbe.. Ve artık her şey bitmiştir o beraberliği hiç bir düğüm, hiç bir dikiş bir arada tutmaz…
Hele ki sevgiliye yalan söylemek en kötüsüdür ve sevgiliye dürüst olmak da en iyisi (Keşke buradaki orantının ters mi doğru mu olduğunun ayırtına varabilseydim, neyse).
Duygu temelli bütün ilişkilerde yalandan uzak durmak gerekir tabi. Ya da ilişkiyi falan boş verin, ilişki olsun olmasın yalandan, kendine söylemek de dâhil (çünkü kendine güveni yok eder), uzak durmak gerekir. Sevgiliye söylemekten özellikle uzak durulmasının nedeni de, diğerlerine nazaran daha hassas bir dengesinin olması ve yalanın bu dengeyi çabucak bozabilmesi. Kim ister güven duymadığı biriyle ilişki yaşamayı? Hadi diyelim birileri ister; iyi de o ilişki ne kadar sağlıklı olabilir?
Cevabı sorunun içinde gizli… Bu arada sözüm yalanlar söyleyip türlü türlü işler çeviren, niyeti kötülere değil. Onlara ne desem boş! Belki durumu kurtarmak için, belki sevgilisini üzmemek için ya da başka herhangi bir neden için küçücük, minicik bembeyaz, akça pakça yalanlar söyleyen iyi niyet kumkumalarına benim sözüm.
Aslında insanoğlu, kendi huzuru için güvene ihtiyaç duyar… Çünkü doğasında vardır güvenmek…
Fakat bir kere kaybedilmeye görsün… Kaybedildiği zaman bir daha kazanılması ihtimali yok denecek kadar azdır. Güveninin kaybedilmesinde de en önemli etken; yalan ve samimiyetsizliktir…
Eğer insan verdiği sözlerin arkasında durmuyorsa orada güvensizlik başlar. Bazılarımızın yalanlarına kılıf uydurmakta üstlerine yoktur. Onlara göre, söyledikleri yalanlar sadece pembedir… Yalanın rengi olmaz. Yalan güven sarsıcıdır.
Güven ruh, gibidir terk ettiği bedene asla geri dönmez. Bu yüzden, ne terk eden, ne de terk edilen olun. Kaybetmeyin, yakımlar yasatmayın sizin yap mis öldüklerinizin bedellerini bir başkası ödemesin.
Hiç şüphesiz bir ilişkiyi ayakta tutan 3 bacağından biri güvendir…
İlişkilerin bir numaralı düşmanı olan güven sorunu, genelde kişinin çocukluk ve ilk gençlik yıllarında yaşadığı olumsuz deneyimlerden ve travmalardan kaynaklanır.
İnsan ilişkilerinde güven, en güçlü araçlardan biridir. Kişi, emanet edildiği güven ile bir insanı kazanabilir ya da kırabilir.
Çoğu zaman insanlar size sadık kalır, sözlerini tutar ve güveninizi kazanabilir. Ancak, bazı insanların sizi aldatması da hayatın bir parçasıdır. Ne kadar iyi olursanız olun, birçok kez aldatılacaksınız. Bu nedenle, herkese kolayca güvenmemeniz gereklidir. Birine olan güvensizlik söz konusu olduğunda o insana karşı hep bir şüpheyle yaklaşırız. İçimizde ona karşı hep bir kuşku olur. Bu insan ister sevgili, ister bir dost veya bir arkadaş olsun fark etmez.
Bir ilişkide güvensizlik varsa, oradaki sevgi yalandır ve güvenilmek, sevilmekten daha büyük bir iltifattır.
Güven ağacının bütün dalları kırılmış bir insanın meyve vermesini beklemeyin.
Hayatta en önemli şey güven duygusudur, öyle gidip bakkaldan 1 kilo şeker, 1 paket sigara, 1 adet ekmek almak gibi bir şey değildir ki güven. İnsanız hissetmek isteriz en derinlerde bunu. Hissedemeyince kırılan üzülen taraf oluruz hep. Bir ağacı aşılamak gibidir bir insana güven vermek, ağacı aşılarsak istediğimiz verimi alırız. Aşılamazsak ağacın bize verdiği kadarını, yani kısacası güven alınmaz, güven verilir.
Güven, kendini emniyetli hissetme halidir. Bir his ama özel yaşanabilen his, bana güven demekle olunmuyor hemencecik…
Aslında kişi kendine güvenmekle başlamalı. Her daim ne olur ne olursa olsun. Ben bunu başarabilirim, yapabilirim diyebilmeli insan. Bir dosta arkadaşa sevgiliye güvenmekten önce kendine güvenmeli insan.
Güvenin olmadığı yerde huzur ve mutluluk olmaz, hep bir kuşku vardır. Çocuğun annesine, sevgilinin sevgiliye, işverenin işçisine, komutanının askerine sırtını dönebilmesidir.
Güven kaybında ne cüzdanını bırakabilirsin ortaya ne de gözlerini yumabilirsin huzurlu uykulara, ne içini dökebilirsin, ne de sımsıkı sarılabilirsin güvenini kaybettiğin insana.
Güven bir kere kaybettiğinde boşluk, kimsesizlik ve çaresizlik getirir beraberinde. Bir daha içten bakamaz insanın gözleri, gülümsemesi de yarım kalır mesela. Güven kazanılması zaman, kaybetmesi saniyeler alır. Bundan dolayı hayatta hiç kimsenin güvenini boşa çıkartmayın ve sevdiğiniz insanlara yanlış yaparak onların güven duygusunu sarsmayın.
Güven olmayınca sevgi ve saygı da olmaz, sağlıklı bir ilişki de… Güvenin getirmiş olduğu huzur kokusunun yerini, çöp kokular alır…
Hali hazırda erkeklere güvenmek ile ilgili pek çok olumsuz yaygın düşünce dört bir tarafta cirit atarken dikkatli olmakta fayda var. Sonra, “bu erkek milletine hiç güvenilmiyor kardeş” diye konuşurken sevgiliniz ve bunu sorguluyorsa ulu orta, açık seçik güvendiğini mi sever, sevdiğine mi güvenir diye etrafını aç kurtar sarar ki bu lafı edenin cinsiyetine göre erkek ya da dişi kurtlar olabilir ve başlarlar…
“Vay efendim ben iyi niyetliydim, hep seni düşündüğümden, ben senin için ne yalanlar söyledim bilsen…” ve benzeri hiçbir cümleyle yaygın kanıya kurban gittiğiniz gerçeğini değiştiremez. Aslına bakarsanız yalancı çoban da aslında yalancı değildir, yalnızca şakacıdır ve belki iyi niyetlidir bile. Ama kimse onu şakacı ve belki iyi niyetli bir çoban olarak değerlendirmez ve şakacı olması sürüyü kurdun yemesini engelleyemez…
Velhasıl biz güvendik de ne oldu; güvendik bir vefasızın tekine, bugün övdü yarın sövdü. Öbür gün sana sövmeyeceği ne malum…
İşte böyle; günün birinde âşık olursunuz. O öylesine bir anda geliverir ki, sizi hazırlıksız yakalar. Önce çok güzel gider her şey. Sonra aniden kaçmak gelir içinizden. Bilerek veya bilmeyerek onu sabote edersiniz. Kimi zaman da aşkı çağırırsınız, ama o bir türlü gelmez. Aslında burada devrede olan egomuzdur. Egonun pek çok stratejisi vardır.
Ego bize lazım… Çünkü acı çekmemek için bizi korumaya çalışıyor. Ama bakın bize neler yapıyor.
Âşık olduğumuzda sevdiğimize teslim olmaktan korkarız.
Ya yalan söylerse? Ya güvenemezsek?
Ya bizi yarı yolda bırakırsa? Ya aldatırsa?
Ya terk edilirsek? Her şey iyi giderken birdenbire işler bozulursa?
Mutluluğumuzu adeta bir başkasının ellerine teslim etmiş oluyoruz. Ve o da insafsız çıkabilir, öyle değil mi?
Aşk, değer vermez. Değeri çarpıtır. Ne yapacağımızı bilmez bir ruh hali içinde savruluruz. Bu durum ya ilişkiyi bitirir ya da aldatmaları ortaya çıkartır.
Ama birisi çıkmış gökyüzünden yere dosdoğru bir laf etmiş ne de güzel etmiş… “Aşk birine seni mahvetme yetkisi vermek. Ve bunu kullanmayacağına güvenmektir.” Aşkın en büyük düşmanı yalandır ve bir aşkta güven yoksa o aşk çoktan bitmiştir… Unutma, her ten haz verebilir ama her omuz güven vermez, her kalp sevilir ama her kalp sevgiyi almaz…
Güzel, mutlu bir ilişkiye sahip olmak bu kadar zorken, siz o şanslı azınlıktanken, ne gerek var böyle ufak tefek şeylerle ilişkiye zarar vermeye?
Hem bir insana güvenmek deyince, o öyle bir çırpıda oluveren bir şey de değil ki. Zaman gerekiyor, çaba, emek, çok ciddi zahmet gerektiriyor. Yalan söylemek de ayrı bir zahmet. Hiçbir şey değilse üzerine kafa yormak gerekiyor. Bu kadar uğraşıp didinip elde edilen bir şeyi, yine uğraşıp didinip yıkmaya gerek yok.
Velhasıl kelam sevgiler zamanla azalabilir, tamamen de bitebilir. “Seviyorum” sözü herkese kullanılabilir de “sana güveniyorum” diyebilmek daha büyük iltifattır. Unutmayınız ki ancak güvenli ellerdeyseniz hırçın dalgaları aşıp sakin limanlara yanaşabilirsiniz.
Özetle;
Sevgi, güvenmek demektir. Güvenmek de, kışın soğuğunda dalgaların kayaları dövdüğü anlarda fırtınada savrulurken sığınılan bir limandır…
Sevgi + güven= mutluluk, huzur… Yüreğinizdeki sevgi daim olsun.
Hadi şimdi kahvenizi alın, oturun bir köşeye. Ruhumuzu keşfe çıktık, sizde de katılın bu serüvene…
Kim; ‘Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına’ yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’
Hepimiz için güzelliğin adının gerçekten daima ‘güzellik’ kalacağı ve daima gerçek rollerimiz için sahnede yer alabileceğimiz ömürler diliyorum.
Güzel bir Pazartesi günü, gönül soframdan, gönül sofranıza muhabbet dolsun, gecenizden doğan sabahınıza selam olsun…
Sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve unutmayalım ki; ; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız sevebilenlerin ve “Bastığı yerleri toprak diyerek geçmeyip tanıyanların” ve her adımında “altındaki binlerce kefensiz yatanı unutmayanlarındır”…
Bu gün ve de ömür takviminiz den düşecek olan her gün sağlık, bereket, sevgi ve huzur, hayat ağacınıza asılan her yeni gün size ve sevdiklerinize, her zaman şans, mutluluk getirsin…
Güzel bitmesini arzuladığım bu haftanın ilk güzel gününde hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde, yeniden görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#