Hani şu sevimli küçük kızın ‘mektebe get get get bezdim ben’ dediği video var ya hepimizin defalarca izlediği. Ders konusu, tez konusu aslında.
Okullarımızdaki eğitim ve öğretime bugünlerde salgın nedeniyle ara verilip verilip tekrar başlatılmasındaki garabeti bu çocukcağızın ilenmesine bağladım ben müzipçe. Çocuk yanım böyle diyor.
Bezdirmeyin çocukları ey ders müfredatı hazırlıyoruz diye ikide bir müfradatı kesip kuşa ya da çorbaya çevirenler. Bunu bilip de söylüyorum iki yıl çalıştım ben ders müfredatı hazırlayan Program Dairesinde.
Bezdirmeyin çocukları ey birbirinden değerli sınıf öğretmeni arkadaşlarım.
Evet evet size diyorum, daha gelişimini tamamlamamış küçücük beyinlerin harfleri öğrenmesi, seslerle bağdaştırması, birbirine ekleyip okuyabilmesi ne kadar zordur benden iyi bilirsiniz ama daha Kasım ayının başında kasım kasım kasılmaya başlarsınız öğretmenler odasında ‘benim öğrencilerim okumaya geçti’ diye diye övünüsünüz.
Yazık etmeyin bu çocuklara. Daha onlar evden ve anneden ayrılmanın acısına katlanmaya okula ve ortama alışabilme süreciyle başetmeye yeni yeni alışıyorlar.
Diyeceksiniz ki ‘Okul öncesi eğitim var’ biliyorum ama herkes faydalanamıyor, çocuğunu gönderemiyor Anasınıfına çok çeşitli sebeplerden.
O minik öğrenciler sizin altılı ganyan oynayacağınız yarış atlarınız hiç değil.y anne ve babalar kendi okula başlama, uyum sürecinizi ve okuma yazma öğrenme aşamalarında çektiğiniz sıkıntıları unutmayın. Çocuğunuz sizin başaramadıklarınızı başarıp sizin gururunuzu kurtaracağım diye bir söz vermedi size unutmayın.
Onlar sizin istediğiniz bir yetenekle değil kendilerine has yeteneklerle doğarlar, o yeteneğini keşfedin ve geliştirin. Otuz üç yıllık meslek hayatım eğitim ve iş seçimi konusunda ailelerinin baskılarından bezmiş öğrenci şikayetlerini dinlemekle geçti. Sözel zekası üstün olan bir çocuğu zorla mühendis yapmaya çalışmayın mesela.
Ey anlı şanlı bedeneğitimi öğretmenleri çocukları yapmakta zorlandıkları hareketler için zorlamayın, istemiyorsa atlamayı versin atlama beygirinden.
Onun yerine üç tur koşsun bahçede garibim.
Ey kendini sanatsal deha sanan resim öğretmenleri, bilin artık resim yapmanın bir yetenek işi olduğunu, ortaokuldaki kazık resim öğretmenimizin ‘yarın resim defterlerinize bakacağım ve not vereceğim’ dediğinde iki üç resim defterinin sayfalarına yok manzara resi, yok bayram kutlaması resmi yapmaya çalışıp yapamayıp yırtıp yırtıp attığımı ve sabaha kadar ağladığımı hatırlıyorum.
Bırakın şu kırmızı ağaç olur mu hiç? Ukalalığını. Var kırmızı ağaç çünkü. Senin bulunduğun kasabada yoksa da dünyanın başka bir yerinde var.
Gelelim (benim de dahil olmaktan gurur duyduğum) branşıma ve edebiyat öğretmenleri size. Gazel edebiyatı ile imge edebiyatı arasında gidip gelen rakkas canbaz hilebaz Edebiyat öğretmenleri branşdaş öğretmenlerim.
Bir kere öğrencilerinize kendi siyasi görüşünüze hizmet eden yazarların eserlerini okutmaya zorlamayın, bırakın çocuk kendi edebiyatının tarihi süreç içindeki gelişimini öğrenecek sezecek şekilde seçsin okusun kitaplarını. Bırakın şu ‘failatünleri, müstefilatünleri’ çocuk bir dönem böyle bir kalıpla şiir yazıldığını bilsin yeter.
Sonra çocuk istediği sözcüğü kullansın size ne okul da der, mektep de. Herkesten çok düzgün anlatımlar ummayın yazılı veya sözlü. Ama bir dilekçe yaz dendiğinde de sararıp solmasın gül gibi. Bir dilekçe yazabilsin ortaokulu ya da liseyi bitiren çocuk.
Daha ne yazayım bunların hepsini sizler zaten biliyorsunuz fazlası malumun tekrarı olur.
O zaman Bezdirmeyin guzuları, ileniyorlar sonra, ilençleri de tutuyor.
Şükran Uçkaç Yargı
8 Haziran 2021 Ankara
