Yaz başlangıcı ile gelen sıcak havalarla birlikte zaman tam da kitaplarla buluşma ve paylaşma zamanı.
İlk kitabımız Franz Kafka’nın Açlık Sanatçısı.
Çeviri: Ahmet Arpad
Koridor Yayıncılık ve
72 sayfa
Kafka’nın “Dava” kitabında çeşit çeşit insan görünüşleri ile, sonu gelmez koridorlarda bir amaç için, peşine düştüğüm gerçek için, kendimi ispatlamak adına birilerine bir şeyler anlatmak için habire didinmiştim sanki. Romanın kahramanıyla sürüklenmiştim.
Her çıkılan merdiven, önümde her açılan ya da açılmayan kapı, her insan farklıydı.
Çoğu zaman bunalarak ruh sıkıntısı içinde kalktığımı hatırlarım. Belki de kitaplarda yaşayanım.
Kafka’nın ustalığı da bence burada. Hep başka pencereler, başka görüş alanları/düşünüşler açar bana kalırsa. Karamsarlığa, umutsuzluğa, bıkkınlığa kapılmadan bu pencereleri görüp yürümek önemli.
“Açlık Sanatçısı”, “Dava” kitabı gibi değil
Açıkçası “Dava”‘ ya göre kolay okunan, düşündüren, sorgulatan bir anlatı var içinde.
Kitap farklı öykülerden oluşuyor. Her bir öykü farklı bir hikaye, yaşantı, insan ve topluma, davranışlara dair fikirler içeriyor.
“İlk acı” bir trapez sanatçısını anlatırken,
“Küçük bir kadın” sizi farklı bir yere götürüyor.
“Açlık Sanatçısı”,
“Şarkıcı Josefine veya fareler ulusu” hikâyelerinde sanat/sanatçı/toplum/sanata ve sanatçılara bakış açısı sorgulanırken,
son öykü “Çin Seddi” parçaları birleştirilerek inşa edilmiş seddin yapım hikayesini, nedenini, etkilerini sorguluyor. Çin Seddi himayesindeki detayda seddin planlaması, yapım motivasyonunun kaynağı, halk/ işçi/yönetici vs ninnbakış açıları sorgulanırken konu halkla imparator ilişkisine kadar gidiyor.
İnsan kendi nefesinde/düşüncelerinde boğulmamalı.Kendine alan yaratmalı.
Nefes için, yaşam için, yaşamak için açabildiği kadar pencere açmalı.
Şimdi aydınlık zamanı..
Güzel günlerde kalınız.
Sevgi ve saygılarımla.