471 Memleketimden İnsan Manzaraları
Dişi Kuş Yapar Yuvayı
Uzun bir önsöze gerek yok. Hiç uzatmadan doğrudan gireyim; konuya bu kez.
Çocukluğum köyde geçtiği için çok iyi bilirim. Başlıktaki atasözümüzün de açıkça söylediği gibi, gerçekten de dişi kuştur yapan yuvayı. Kimi erkek kuşlar da yardımcı olur ama bütün canlılarda olduğu gibi, asıl dişi kuşa düşer bu görev.
Biz insanlarda da değişmez durum. Atasözümüzün de demek istediği bu… Tarih boyunca tüm coğrafyalarda yaşayan toplumlarda da hep kadın olmuştur; yuvayı kuran. Eh, erkek olmadan da yuva kurulmaz. Dolayısıyla biz erkeklerin de payı vardır bu işte ama devede kulak…
Dişi kuş, yuvasını yaptıktan sonra yumurtlar. Ve günlerce yumurtalarının üzerinde yatıp sıcaklığını vererek olgunlaştırır onları. Zamanı gelince de kırıp yumurtaları, çıkarır yavrularını dışarı.
Canı gibi korur, özellikle ilk günlerde onları. Başta yılan olmak üzere tüm zararlılardan… “Dünyaya getirdim ya benden bu kadar” demez. Kısa süreliğine ayrılıp yuvadan yem bulup getirerek besler; o tatlı minikleri.
Aynen kuşlar gibi, kümes hayvanları da öyle değil mi? Tavuk, ördek, kaz ve hindilerin civcivlerini koruyup kollayarak büyütmek için nasıl da canla başla mücadele ettiklerini görmediniz mi?
Kentlerde doğup büyüdüyseniz koyun, keçi, sığır gibi hayvanların bu özelliklerini bilmezsiniz de belki kedi, köpek gibi hayvanlarda dikkat etmişsinizdir mutlaka. Nasıl da yalayıp temizlerler, ne büyük bir zevkle emzirirler yavrularını!
Tanımadıkları bir yabancıyı kesinlikle yaklaştırmazlar yanlarına.
Sindi adlı Pekinez cinsi dişi bir Çin köpeğimiz vardı; 30-35 yıl önce. Evde, bizimle birlikteydi hep. Öyle severdik ki onu, yavruları olsun istiyorduk. Kaç kez denediysek de sevmediği, beğenmediği bir erkek köpekle çiftleşmedi uzun süre. Aradığını bulunca da hayır demedi.
Sağlıklı bir gebelik döneminden sonra üç güzel yavrusu oldu. Her gün saatlerce yalayıp temizliyor; gerçekten de anlatılmaz bir sevgi ve zevkle emziriyordu onları. Ne olur ne olmaz diye kaygılanıp bizden bile koruyup sakınıyordu.
Her gün, en az iki kez dışarı çıkarıp gezdirirdim Sindi’yi. Her köpeğimiz gibi o da çok severdi; dakikalarca gezip dolaşmayı. Doğum yaptıktan sonra en çok 50-100 metre yürüyüp aceleyle çişini, kakasını yapar yapmaz eve dönüyordu hemen. “Yavrularım var evde. Üçü de bana muhtaç… Daha fazla yalnız bırakamam onları.” diyordu sanki.
Sanki sözcüğü gereksiz, üstteki cümlede… Öyle düşünmese ne diye koşa koşa dönsündü ki, daha iki dakika önce çıktığı eve?
Pekiyi, bu yavruların babaları olan o erkek köpek nerde? Niçin haberi yok bu yavrulardan? Niçin merak edip de arayıp sormaz hiç? Bu da soru mu yani! Onun da işi var,
-2-
kendine göre. Hangi dişi köpeğin peşinde, kim bilir!
Neyse ki insan soyu öyle değil. İstisnalar var elbet, var da, onlar konumuz dışı şimdi.
Evet, bizler biraz farklıyız. Farklıyız da yükün çoğu kadınlardadır yine. Öyle olmasaydı, ne diye, “Yuvayı yapan dişi kuştur” desindi ki atalarımız!
Bu sözün olumsuzu da var mı acaba? Her geçen gün daha iyi görüyoruz ki, yıkılan yuvaların sayısı arttıkça artıyor. Azalması gerekirken niçin artıyor dersiniz? Kadında mı, erkekte midir suç acaba? Geçen haftalarda da biraz değindiğimiz gibi, bu olumsuz sonucun temelinde eşlerin birbirini olduğu gibi kabul edemeyip, “Eşim niçin benim gibi düşünüp davranmıyor?” diye eleştirmeleri yatıyor bence.
Oysa bu mümkün değil… Yaradılışa aykırı çünkü… Mümkün mü, erkeğin kadın gibi, kadının erkek gibi düşünüp davranabilmesi? Yazar Sema Maraşlı, feminist düşünceyi yanlış anlayan kimi hanımların, “Kocamın ne üstünlüğü varmış benden!” diyerek kadını kadın yapan güzellik ve inceliklerden uzaklaşmasının bu olumsuz gidişi körüklediğini savunur.
Yabana atılacak bir görüş değil bu bence. Kadınlar da erkekler de önyargısız açık açık tartışmalı bu düşünceyi. Davranış bilimci bu yazar, “Evlendikten Sonra da Muhabbet olsun”(1) adlı kitabında kadınlara 25 ders ayırmışken, erkeklere 15 dersi yeter görmüş. Bu tutumuyla, “Ailede mutluğun da büyük payı kadındadır, mutsuzluğun da…” demek istemiş.
Şu günlerde elimde olan “Müthiş Psikoloji/Beni İncitemezsin” adlı kitapta anlatılan bir öykünün ana düşüncesi de, “Mutlu bir yuvayı yapan da kadındır; yıkan da…” demek istiyor gibi geldi bana.
Diyor ki ön kapağında bu kitabın, “Başkasının savaşına girmeyen, merkezinde sağlam durabilen insanı kimse yenemez.” Var mı itirazı olan?
Destek Yayınları’nın “Kişisel Gelişim” dalındaki bu eserin arka kapağında da büyük harflerle şu satırlar yer alıyor:
“incitmek diye bir şey yoktur, incinmek vardır. Kırmak diye bir şey yoktur, kırılmak vardır. Yaralamak diye bir şey yoktur, yaralanmak vardır.”
Ve hemen altında da şu açıklama:
“… İnsan incinmemek uğruna güçlü, sert ve katı bir savaşçıya dönüştükçe daha fazla incinir. Korunma kalkanları daha da korumasız kılar insanı.
Gerçek gücünüzü dışarıdan edindiğimiz zırhlardan değil, merkezinizdeki esneklikten alırsınız.”(2)
Tamam, bu kadarı yeter; demeyip okumaya, öğrenmeye devam ediyorum ben. Süs olsun diye değil, öğrendiklerimi de uygulamaya çaba göstererek…
. Evlendikten Sonra da Muhabbet Olsun, Sema Maraşlı, Motto Yayınları, 4. Baskı 2020
. Psikoloji/Beni Müthiş İncitemezsin, Destek Yayınları 2023, Nişantaşı/İstanbul
Hüseyin Erkan
0535 371 74 83