Çizmeli dayı, Pazar yerinin çalışanıydı. Çizmeli dayının, dedesi ve babası da aynı işi yapıyordu.
Çizmeli dayı yirmili yaşlarda fakat ellisini aşmış görünüyordu. İri yarı ve kemikli, uzun boyu ve kahverengi saçlıydı. Esmer derisiyle, yöre insanından ayrılıyordu.
Güçlü kollara ve kalın parmaklara sahipti. Pazarda, sebze ve meyve boşaltır veya yüklerdi. İşe başladığı gibi bitirirdi. Ablak yüzlü ve geniş omuzlarıyla herkesin tanıdığıydı. Kardeşim, tanınmayacak gibi değil, kolay tarif ediliyor, derdi.
Çizmeli dayı, yük konusunda kimseye iş bırakmazdı. En az üç kişinin taşıyacağı yükü kendisi hallederdi. Yük taşıyan kadana katırı gibiydi. Onunla kimse yarışamazdı. Kasabaya gelen, güçlü kişilerle aralarında yük konusunda bahis tutarlardı. Çizmeli dayı rakibine fark atardı.
Çizmeli dayının kimseyle bir alışverişi olmazdı. Zararı dokunmazdı. Alacak ve vereceği duyulmamıştır.
Söz söylemekten çekinir, toplulukta ileri atılmazdı. Çok konuşandan hoşlanmaz ve yanlarına gitmezdi. Parasını içi cebine koyar ve bir daha çıkartmazdı. Fırına girer ve ekmek helvasını yerdi. Üzüm zamanı ise helva yerine üzüm alır ve bol miktarda su içerdi.
Her konuşmasında, hayallerinin gerçek olmasını isterdi.
Çalışırken kendini unuturdu. Dinlenmek için, kahveye giderken, yoldan karşıya geçtiği sırada hızla gelen taksi, onu yola savurmuştu. Hemen hastaneye kaldırıldı. Çizmeli dayı hastanede, bir ay kalır ve iyileşir ama eski gücünü bulamaz. Bir daha yoldan karşıya geçmem, diyordu.
Çizmeli dayı yolda biraz daha sesli mırıldanıyordu. Kendi kendine konuşmaktan vazgeçmezdi. Kimseyle samimi konuşmaz fakat herkesi tanırdı. Yolda paran düştü diye ona para vermek isteyene benden para düşmez der ve almazdı.
Büyük dedesi gibi giyinen çizmeli, Kasabayı altüst eder, ayak basmadık yer bırakmazdı. Onu gündüz otururken gören olmazdı. İş yapmazsa, yardım ederdi. Deniz kıyısındaki çöpleri topladığı da oluyordu.
İlk öğretimdeki görevliler, çizmeliye, hediyelik eşya getirirdi. Yağmurluk, pantolon, kazak ve botlara yok demezdi.
Ufak tefek işleri de görürdü. Nereye giderse adımlarını sayardı. Çeşme dışında su içmezdi. Kardeşim sığır kadar su içiyor, derdi.
Öğretmen, ona bir sepet sebzeyi, eve bırak diye verir. Çizmeli eve yaklaşınca bir bağırma kopar. Çizmeli sepeti bırakıp koşar. Mutfakta tüp yanmaya başlamıştır. Tüpün üzerine ıslak havluyu kapatır ve tüp söner. Bu durumdan yararlanıp tüpü dışarı çıkarır.
Çizmeli dayı evi yanmaktan kurtarır.
Köy yerinde duyan gelir. Dayının saçları dağlanmış ve yüzü yanmıştır.
Öğretmene haber salınır ve korkulacak bir şeyin olmadığı bildirilir.
Hasan TANRIVERDİ