Genel müdürlüğe gitmem gerekiyordu. Niçin diye kendimi şanssız addediyordum. Çünkü gizli dönen işlerden hoşlanmazdım. Haberin içeriğine vakıf değildim. Konuyu gizli yürütüyorlar gibiydi.
Bazen dağın esintisine uyar, neşelenir mutlu olursun. Nedenini de bilmezsin. Her şeyi iyiye yorarsın, yüzün güler. Eş ve dostu da kendin gibi görürsün.
Sabah sinirlerim gergindi. İç dünyamın isteksizliği vilayetle ilgiliydi. Hava şartları normaldi. Sabah sabah ters bir adama rastladım. Moralim bozuldu, geri dönmeyi düşündüm. Ama geç kalma korkusu yaşamamak için yoluma devam ettim.
Farklı karakterdeki insanların, değişik düşüncelerini, kabullenip kişilere kötü duyguları, yüklemenin ne kadar gereksiz olduğunun farkındayım.
Dolmuş durağına vardım. Bir minibüs boş bekliyordu. Şoföre selam verdim ve “vilayet” diyerek, öne oturdum.
Şoför ilçeye kadar gidelim, Yolcu yoksa belediye otobüsüne geçersin, dedi.
Hayırlısı iki saat içerisinde, vilayete ulaşmak zorundayım. Yalnız yol ağzında yolcu çıkarsa, ne yaparsın, dedim.
Şoför, doğru vilayet, dedi.
Tekrar hayırlı yolculuklar dileyerek, samimi duygularımı bildirdim. İyi niyetle yola çıktık. İnşallah yolcu olurda, içimin isyanı yumuşar ve huzur bulurdu.
Şoför, boş gitmek, çok zarar ettiriyor. Cebin deliği büyüyor. Yakıt ve parça dövize endeksli, resmen soyuluyoruz. Paramızın gideceği yer kalmayınca, kuma soktular. Vilayete, geri ilçeye ve soluk alacak halimiz kalmıyor. Gençliğimizi yaşamadan yaşlılık atmosferine girdik.
Yol ağzında yolcular el etti. Düğün için vilayete gidiyorlarmış. Hepsi akrabaymışlar. Minibüsü doldurdular.
Şoför baktı, güldü ve “şansına,” dedi.
Samimi niyetlerin kabul olacağına inanıyorum, inşallah hayırlısıyla varırız, dedim.
Paralar toplandı. Uzattığım parayı şoför almadı. Yanına bıraktım ve niçin alman gerektiğini söyleyeceğim, dedim.
Düğün alayı tam bir saat başımızı şişirdi. Köyde dönen dedikodulardan söylenmedik kalmadı. Hangi oğlan kimin kızıyla geziyor, öğrendik. Masal gibi olaylar, fakat gizli bir su kacağı devam ediyor.
Akrabalar sanki prenslik kurmuşlar. Dışarıdan niçin kız alınıyormuş. Sanki köyde kızlar tükendi. Onlara göre prens ve prensesler köy meydanındaymış gibi. Arada her kafadan bir ses çıkıyordu. Yaklaştık, yoruldular ve uyuklamaya başladılar.
Vilayete girdik ve uygun yerde indiler.
Şoföre paranı al ve cebine koy ki uğur getirdiğine inandığın para, geriye verilmez, dedim.
Şoför, ne iş yaparsınız bilmem ama birlikte çalışalım maaşının iki katını vereyim, dedi.
Başka günde karşılaşırız, teşekkürler, dedim.
Hasan TANRIVERDİ