Yeter ki bir esinti çarpsın göğsüne, dağlasın bağrını, bu durumda, kalbi çarpar ve gözü yaşlanırdı.
Bir esinti başlasın, batıdan, kuzeyden ve güneyden. Hepsine fırıldak gibi döner ve karşılık verirdi. Döner bir ona ve bir ötekine karşı duruş sergilerdi.
Yeter ki göğsüne gelsin, küçük bir esinti, fırıldak, yerinde duramazdı.
Onda, genlerin etkileşiminin, nasıl olduğu bilinmez, dönme eylemi belleğinden silinmezdi. Genlerine karşılık, bir etki dışarıdan gelse de dönmeye başlardı. İşte genlerin bu kalıcılığı değişmezdi. Yeter ki bir uyarı alsın, dönme eylemi, dışa vururdu. Dışa vurum, değiştirilemez ve gizli kalamazdı. Ne kadar baskı altına alsan da saman alevi gibi ateşini yükseltirdi.
Fırıldak gibi olma, kişilikli davranışa yakışmazdı. Yalnız fırıldaklığı, yaşam biçimi olarak seçmişsen, davranışının kişilikliliği beklenmezdi. Ne yazık ki sabun köpüğüne tutunup uçmuyor ve herhangi bir iddiada bulunmuyorsun. Yalnız alışkanlık gereği fırıldaklık özelliğini aşındırıyorsun. Dönüyorsun batıya, kuzeye ve güneye namını yürütüyorsun.
Yürü başlangıç noktasına, belki orada sebat eder, kalırsın. Bir uç yakala ki hayatın karmaşasını dönmekle çözebilesin. Yüreğini rahat tut. Gönlüne çarpan esintiyi, fark et ki, dönesin ve de fırıldaklığa devam edesin.
Böylece fırıldaklığı canlı tutasın.
Esintinin karışık gelmesi halinde, problemin çok demektir. Bu durumda kıvırmanın yönünü kaçırır ve ciddiyetten uzaklaşırsın. Tekrar aktif fırıldaklığa ters taklalar atarak ancak dönersin. Bu gidişle yalama olacağın, kesinlik kazanır ve kıvırmasan da olgunlaştın demektir.
Kıvırma numaraları yaptın, esintiye döndün ve gizlemedin. Çünkü ağaların öyle olmanı istiyordu.
Doğa kuralı dedin, döndün. Her defasında kendini aldattın. Doğa ile aranı bozdun ve yine döndün. Doğanın olaylarına karşı da döndün, fakat başarılı olamadın. Çünkü hareketin silik, dönerken vızıldarsın ve sesin hiç dinmez.
Vızıldarken menfaatlerin, düşmez dilinden. Dönerken düşer, kırarsın kafanı yalnız aldırmazsın.
Dönerek yürüyor, her defasında aynı noktaya geliyorsun. Çoğu zaman yaptıklarının farkında değilsin. Bu yolda ağladın zaman zaman güldün. Fırıldak olarak takıldın, gülünç olduğunun farkında olmadın. Çünkü fırıldak olmaya yatkın genleri taşıyorsun.
Bu genlerin özelliğini kullanan farklı ülke fırıldakları uzaya uçtuğunu söylerler. Senin de bu tür yerlere gittiğini anlatmanda bir sakınca görmüyorum. Yalnız ağrıyan dişine dilin değmesin. Yürüyeceğin yolu seç ki ayağına taşlar takılmasın.
Karşındakini aldatmakta hiçbir kötülük görmüyorsan, kıvır ve bildiğinden şaşma. Şaşma fakat acıma duygusunu bu kadar mı yitirdin. Bu kadar acımasızlığa pes doğrusu.
Fırıldaklık bu derce acımasızlık mı düşünemiyorum. Sevgisiz, çocuklar bile yaşayamaz.
Hasan TANRIVERDİ