Yeni emekli de parkta simit, çay ve caddelerde alışveriş peşindeydi.
Öğlede lokantaya gidiyor ve zamanını keyifli geçiriyordu. Görev aşkıyla yaptıklarını anlatıyordu.
Arkadaşının “kahvede devam ederiz,” sözü üzerine, kahvede oyun, iddialı geçiyordu. Masanın etrafı onları izleyenlerle doluyor. Çaylar ve meyve suları içiliyordu.
Kalkmadan yarın parkta mı? Gezi için kale kalıntılarına gidebiliriz. Yarın bugünü taklit edelim, hafta sonu kale kalıntılarına gideriz, diye karar ettiler.
Gezi için hazırlıklar tamamlandı. Yiyecekler ve giyecekler alındı. Otobüs tutuldu ve gidecekleri yerdeki, arkadaşlarına hediyeler temin ettiler.
İnsanlar keyfindeydi. Emekliyle geçimleri gayet iyiydi. Yoksulluk sınırın üstündeydiler. Onun için emekliye özenilirdi. Genç yaşta emekliliğin keyfini çıkarıyorlardı. Çünkü yirmi yıl önce maaşın yüzde altmış dokuzunu emekli olarak alıyorlardı. Yirmi yıl sonra yeni ülkede yüzde yirmi dokuzunu alınıyordu.
Bugün küresel sistem gereği, toplumu yoksul ve zengin diye iki sınıfa ayırdılar. Orta sınıfı yok ettiler. Orta sınıf bir Ülkenin ayakta kalması için ana direktir. Ayrıca asgari ücreti topluma hâkim kıldılar. Nerede ise yüzde sekseni asgari ücretli. Yani ülkede aylık da tekli sistemdi.
Emeklinin aylığı, asgari ücretin yarısına düşürüldü. Çünkü ağzı var dili yoktu. Emekli bilerek yoksul sınıfına itildi. Uçacaktık ama bilet alamaz olduk, diyorlardı.
Bir de emekliye sor da acınacak halini gör. Eski ülkede yaptıkları anılarıyla yaşıyorlar. Yalnız güzel hayaller kurabiliyor. Ayağına botu, sırtına gömleği ne zaman aldın diye sor cevabını al.
Bugün hiçbir emekli öğle yemeğini lokantada yiyemez, oldu.
Bir de emekliye sor.
Emekli yolda konuşup gülüyor. Ne güzel konuşup gülebiliyorsun? Eskilere gülüyorum. Mağazaların en güzel elbiselerini alırdık. Şimdi ise çöpten elbise topluyoruz. Ona gülüyordum, dedi.
Bir de ekmekliye sor.
Hasan TANRIVERDİ