Rüya gibi bir otobüsün kalkışından tam yarım saat sonra uyudum. Görkemli bir binanın önünde bir gurup şık giyimli insan bizi karşıladı. Konferans için davet edildiğimizi orada öğrendim.
Konferansta bilmediğim konuyu anlatacaktım. Sıkıldım terden su oldum. Çıplak ayaklarımla binaya girmek istemedim. Elimde bilgi, belge ve de not olmadığı için ne anlatacaktım.
Binanın üst katlarına sohbet ederek çıktık. Hemen herkes takım elbiseliydi benim ise ayaklarım çıplaktı. Biraz daha merdiven çıktık ve evlerin olduğu bahçeye vardık.
Bahçede olmaktan memnundum. Çünkü konuşmacı olmayacaktım. Arkadaşlar ağaçlardaki meyveleri aramaya başladılar. Birlikte elma ve kara yemiş bulmaya çalıştık. Takım elbisem leke olacak diye korktum. Daldan koparttığınızdan bir tane de bana verin, dedim.
Bizi karşılayan ekipten kimseyi görmüyorum. Emekliyim, görevde olanlar konuşsun, dedim.
Konferans salonunun girişinde masaya yaslanıyorum ve biri çıksın anlatsın, diyorum. Ayaklarımda spor ayak kapılarıyla dışarı çıkıp içeri giriyorum. Konuyu öğrenemedim, kimseyi de göremiyorum.
Taştan taşa atladım. Suyun akışına hayran kaldım. Balık tutanları tanımadım. Kimsenin sesini duyamıyorum. Çevremdeler de bir tarafa kayboldular. Akşam oluyordu ve dereden ayrılmak istedim. Öğretmenler odasına gittim, ıslanmıştım ve önlüğümü giydim. Bir türlü ayakkabı bulamadım.
Boş kâğıt ve kalemimi aldım. Konuşma metnini yazacaktım. Konuyu kime soracaktım. Salona gitmem gerekiyormuş, akşam oldu yarına kalır, dedim. Yarına kalacak olan neydi, düşündüm çıkaramadım. Elinde elmalarla gelenlerden birisi de elma vermedi.
Konuşmaya çıkacağım, bir dilim yemek istiyorum desem de vermediler. Salona doğru yürüdüm. Salon kapalıydı, herhalde yarına kaldı, dedim. Salonda sesler duydum ve sıkıldım. Dışarı çıkmak istedim. Kapıyı sordum söylemediler, duvarlarda resimlerimizi gördüm. Burası okulumuz mu? Diye soracağım herkes salondan çıkıp gitti.
Üzün bağına girdim ve bir salkım koparttım. Boş kâğıda baktım “Virüs” yazıyordu. Virüs bizim korana, dedim. Korona beni ilgilendirmiyordu. Masaya yaslandım ve ışıklar yandı, geri çekildim, görülmek istemedim.
Mahallede arkadaşlara virüs dedim. Evet biliyoruz,” salgın” dediler.
Salgın ama nasıl bir salgın dedim, “Öldüren salgın” dediler.
Uyandığımda otobüs, asfaltla olan sürtünme sesine uymuş gidiyordu.
Rüya gibi yolculuk dedim. Rahat ettim, ruhum sakinleşti ve su istedim.
Hasan TANRIVERDİ