Kulağımızda güzel bir Karadeniz türküsü,
Artvin’in Kemalpaşa ilçesindeki Sarp Sınır Kapısı’ndan Kafkaslara uzanmak niyetindeyiz.
Vizesiz, şartsız şurtsuz, sadece yeni tip kimliklerimizle bir adım ötemizdeki Gürcü komşularımızı ve şehirlerini görmek isteğimiz.
Servis aracımız Sarp Gümrük Kapısı’nın önünde indiriyor bizi. Rehberimiz uyanık, hemen uyarıyor; “Önümüzde büyük bir tur arabası var, seri bir şekilde onlardan önce geçmeye çalışalım.” Zaman önemli tabii.
Gümrük Kapısından içeri girdiğimde şaşırıyorum. Henüz Türkiye kısmındayım çünkü. Gürcü komşularımız bizi karşılamak için neden buraya kadar zahmet etsin ki? Biz gidiyorduk zaten onlara?
Yürümeyen yürüyen paletin üstünde üst kata çıkmaya çalışıyorum. Kalabalık..Ama bunun sebebi gezi için bizim gibi Batum’a gidenler değil sanki. Bir sürü Gürcü vatandaşı kendi dillerinde yüksek sesle, bir takım kara kara ve büyükçe kolilerin etrafında konuşuyorlar. Ne dediklerini anlamıyorum. “Bir sorun var herhalde” diyorum, yoluma devam ediyorum. Türkiye’den çıkış noktasındayım. Bu ne kalabalık? Herkes bizim gibi meraklı mı ne? Neyse çok düşünme, devam. İlk kontrolü geçtim. Koridorlar insan dolu. Neredeyse her birinin elinde paketler, poşetler. Market poşeti mi gördüğüm? Evet .. Gürcü polisinin kontrol noktasına ulaşmak istiyorum, kalabalık sel gibi sürüklüyor beni. Küçük grubumuzdan kopmamaya çalışıyorum ama ne mümkün.
Her gün girip çıkıyormuş neredeyse aynı insanlar. Mekan bellemişler anlaşılan kapıyı. Sıra beklemek yerine aralara kaynak yapmak, itiraz edene de, saygısızlığının gerekçesi olarak” ben her gün girip çıkıyorum, biliyorum” demek de ayrı enteresan.
En son hatırladığım üniversite yemekhanemizdeki yemek kuyruklarında araya kaynamaya çalışanlara çıkıştığımız. Bunlar ise koca koca insanlar?
İki Türk kadın vatandaşımızla karşılaşıyorum. Onlar da kaynakçılardan. Eğlence ve özellikle casinolar için hemen hemen her gün girerlermiş Batum’a. Bence çekilecek iş değil ya, şaşırmaya devam…
Kalabalığın çoğu yine de Gürcü vatandaşlar.
Sıramı beklerken birden aydınlanıyorum. Market poşetlerinin içinde ne var? Tabii ki market alışverişleri. Yani bu sınır kapısı bir market girişi gibi mi?
Nasıl yani?
Soğuk savaşın bitmesi, SSCB’nin dağılması akabinde bir kısım Türk vatandaşımızın, o zamanlar bizden çok daha ucuz olan Kafkas ülkelerine geçip iş, aş edindiği, krallar gibi yaşadığı geliyor aklıma. Antalya’dan da gidenler olmuştu.
Gün olur devran döner derler ya, işte öyle bir şey. Yıl 2023.
1 GEL; 10,26TL.
Paraları kıymetli bize göre. Kendi ülkelerinden alışveriş etmek yerine iki adım ötelerinde, onda bir fiyata sahip olabilecekleri ürünler var mı Türkiye’ de? Var demek ki..
Bizim alım gücümüz düşüp markete pazara güç yetmezken, onlar mutlu mesut bu halden.
Gürcü polisini de geçtik. Tamam adım attık artık küçük grubumuzla Gürcistan‘a. Bu kadar cefaya, bu denli itiş kalkışa değecek mi acaba?
Servis aracımıza yerleşiyoruz.
Devam Batum’a..
Sarp Sınır Kapısı’ndan Batum’a geçerken öyle pek kayda değer bir şey göremiyorum. Sıradan hatta çook sıradan yapılar..
“Denize hasret Rus ve Gürcü vatandaşlarının en yakın sahil şehri Batum’a gelmesi doğal, bunun içindir bu Batum tantanası” diyorum kendimce. “Gül gibi güzelim şehrin Antalya varken Batum senin neyine?”. “Boşuna geldik, boşuna çektik o kadar şeyi” düşüncesi aklımda. Penceremden sessizce bakıyorum yollara..
Sınırı geçmek isteyen insanların birbirine karşı saygısızlığına, ben işimi bilirim mantığına, hoşgörüsüzlüğüne, düşüncesizliğine içten içe söyleniyor, insanlık adına üzülüyorum.
Gürcü vatandaşların elindeki paketler, koliler geliyor yine aklıma sonra. “Neydik ve ne olduk?” diyorum. Market kapısı, pardon sınır kapısı aklımda gözüm dışarda, Batum şehir merkezine doğru yol alıyorum..
Uzun tutmayalım yazıyı bence ve yarın Batum şehir merkezini ziyaret edelim birlikte.
Yarına kadar, okulların start aldığı bugünlerde, herkese geçim kolaylığı, sağlık, huzur, öğrencilerimize başarılar ve güzel günler diliyorum..