Böğürtlen kayalığı obanın güneyindeydi. Kayalıkta böğürtlen ve dal çileği inanılmazdı.
Böğürtlen ve dal çileğinden bahsetmek, kayalığı ziyaret etmek demekti. Kayalıkta böğürtlenle dal çileği, özel olarak yetiştirilmiş gibiydi. Fakat arazi alabildiğine meyilliydi. Meyilli arazi vadiye kadar en az iki bin metre uzanıyordu. Derin bir vadi ve vadiden yalnız rüzgârın sesi duyuluyordu.
Büyük kayanın üzerinden çevreyi izlerdik. Doğa bu kadar güzel olabilirdi. Derin ve uzun vadinin çam ağaçları da görülmeye değerdi.
Ağaçların altında orman gülü yapraklarının, kıpırdadığını gördük. Dikkatimizi topladık ve sessizce gözümüzü ağacın dip kısmından ayırmadık. Ağacın kökü eşilmişti. Biraz sonra eşilmiş yerden bir yabani hayvan çıktı. Peşinden irili ufaklı, yavrular dışarıya döküldü. Yavrular ana hayvanın peşine takıldılar.
Arkadaş “Domuz ve yavruları,” dedi.
Yerimizden ayrılmadık. Domuz ve yavruları, orman gülü aralarına daldılar. Onları korkutmayı ve yuvalarından etmeyi düşünmedik. Biraz sonra geri geldiler ve isteksizce yuvaya girdiler. Herhalde bir şeyden çekinmişlerdi.
Biraz sonra ana hayvan çıktı, çevresine bakındı ve gitti. Yavrularının bir tanesi görünmedi. Herhalde yavrularına gerekli emri vermiştir, dedik.
Kayanın üzerinde, böğürtlen yerine, yavrulara odaklandık. Onların davranışı ilgimizi çekti. Özellikle dışarı çıkmamalarına şaşırdık.
Kalktık ve domuz yuvasının aksi yönünde böğürtlen ve çalı çileği, toplamaya gittik. Toplamaya başladık ve kaplarımızı doldurduk. Çam ağaçlarının heybetine, kayalara ve yosunlara hayran kaldık.
Çam ağaçlarının tepelerinde o kadar çok kozalak vardı ki arkadaş “Kozalak çoksa kar çok yağar,” Dedi. Gerçekten ağaçlarda kozalak çok fazlaydı. Kış mevsiminde kayalıkta bitkilerin yaşama şansı bulmasına ve domuz yavrularının da canlılığını korumasına bir yorum getiremedik.
Kayalıktan çıkıp obaya yönlenmemiz gerekiyordu. Bulutlara da sözümüz biraz daha sabırlı olmalarıydı. Kardeşim ayı ile domuz ilişkisini ortaya attı ve tartıştık. Ayıdan domuzun kaçacağını ama ayı domuzun gideceği yerlere çıkamayacağını savundu.
Obada, Ninelerin kaplarını böğürtlen ile doldurduk. Bulutlar izin vermiş ve suyunu boşaltmamıştı. İlk defa güneş akşama kadar ışınlarını obanın üzerinden çekmemişti.
Böğürtlen kayalığı bir gün daha bizlerin mutluluk kaynağı olmuştu.
Hasan TANRIVERDİ