Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
“ALTIN ÇAMURA DÜŞMEKLE KIYMETİNİ YİTİRMEZ…”
Atasözleri Türk kültüründe ve dilinde önemli bir yer tutar; çünkü gelenekleri, yaşanmışlıkları ve tecrübeleri anlatır.
İyi ahlak sahibi olan kimselerin iyi davran alabilmeleri için bulundukları ortamın önemli olmadığını anlatan bu atasözü atalarımızdan bize kalmış olan özlü sözlerden birisidir.
Yazının başlığında kullandığım bu atasözü biz insanlara şunu anlatmaya çalışıyor; dürüst ve mert yaradılışlı kimseler, kötü bir ortamda yaşamak zorunda kalsalar bile karakterlerini değiştirmezler…
Ortamımız ve koşullarımız ne kadar kötü ve zorlayıcı olsa da doğruluk ve dürüstlük üzerine kurulan bir hayatımız varsa elimizden çıkan işler yine doğruluk ve dürüstlük içinde gerçekleşir. Eğer kişi sağlam karaktere sahipse zorlu şartlar ve kötü çevre onu değiştirmez. Sonuç olarak her zaman bildiği yoldan ilerler doğruyu yapar.
Yaradılıştan iyi ve doğru olan kimse, ne denli elverişsiz ortam içinde bulunursa bulunsun niteliğini yitirmez… Yani; iyi ahlaklı ve iyi olan kimseler kötü ortamlar içerisinde bulunsalar dahi, iyi davranışlarda bulunmayan devam ederler…
Hayatta her zaman zorluklarla karşılaşırız ve bu zorluklar karşısında bazı insanlar eğri baca gibidir sizi engellemeye, direncinizi kırmaya ve yanlış yolda ilerlemenize sebep olabilir fakat eğer sizin benliğinizde doğruluk varsa ve bu tür insanlara aldırış etmezseniz, nereye veya kime çarparsanız çarpın sonunda doğru yolu bulacaksınız her ne kadar karanlık kuyulardan çıksanız bile..
Veya diğer bir bakış açısı olarak bir insan her ne kadar dışarıdan kötü görünürse görünsün eğer hamurunda iyilik ve doğruluk varsa kötülük edemez, doğru ve dürüst olandan vazgeçemez…
Atasözümüz bize ‘’Baca eğri de olsa dumanı doğru çıkar‘ diyor ya:
İşte asil insanlar hangi ortamda, hangi durumla karşılaşırsa karşılaşsınlar asaletlerinden taviz vermezler. Son derece güzel ahlak sahibi bu kimseler, etraflarında herkes tarafında saygınlık duyulacak, örnek alınacak kimseler oldukları için hemen çevrelerinde fark edilirler.
Ancak bazı cahil insanlar, kendinden daha güzel ahlaka, terbiyeye sahip insanlar için nasıl olsa ben ne söylersem söyleyeyim, o ahlakını bozmayacak, cevap vermeyecek düşüncesiyle karşı tarafın iyi niyetini suistimal etmeye çalışırlar…
Temelde yatan sebepler kıskançlık, menfaatçilik ve vicdansızlıktan başka bir şey değildir.
Kendini yetersiz ve değersiz gören insanlar, kendinden daha güzel bir terbiyeye sahip insanla karşılaştıklarında, onları küçültmeye çalışarak kendi değerlerinin yükseleceğini zannederler.
Ben ne yaparsa yapayım, nasıl olsa bana saygısızca cevap vermez…
Nasıl olsa alttan alır, bana uymaz…
Nasıl olsa bu insandan bana zarar gelmez, düşüncesiyle karşı tarafın iyi niyetlerinden istifade etmeye çalışırlar.
Fakat ne şaşırtıcıdır ki aynı insanlar, çarpık bakış açısının devamında kendilerine kötü davranan, zalim, kendini bir şey olarak gören insanlar karşısında haysiyetlerini ayaklar altına alıp eğilip bükülürler.
Her yerde, her kültürde kolaylıkla görülebilen bu duruma en güzel örnek aile, iş yaşamı ve diğer sosyal ortamlardır. (İnternet paylaşım siteleri de dâhil )
Kısaca;
Bazı insanlar basit çıkarları uğruna iki çeşit ahlaki davranış gösterirler.
Birincisi; Kişi karşısındaki insanı ne kadar iyi niyetli görürse, o kadar suistimal etmeye çalışır. Çünkü her ne kötülük yaparsa, her ne terbiyesizlik yaparsa yapsın bilir ki karşısındaki asil insan vicdanının sesini dinleyerek aynı üslupla cevap vermeyecek, alttan alacak, asaletinden hiçbir şekilde ödün vermeyecektir.
İkincisi; Aynı kişi bunun tam tersi olarak menfaatleri doğrultusunda; nadan, sinirli, şımarık, sözünü sakınmayan, büyük gönüllü bir insanla karşılaştığında bilerek ya da bilmeyerek bu kişilere karşı son derece dikkatli olup, saygıda mümkün olduğunca kusur etmemeye çalışacaktır.
Yukarıdaki örnek, sadece basit insanlara özgü olan bir davranış biçimidir.
Asil insanlar hangi durumla karşılaşırsa karşılaşsınlar, vicdanlarının sesi dinleyerek, sadece ve sadece Allah rızası için kötülüklerden sakınırlar. Karşısındaki insan güzel ahlak göstersin veya göstermesin, güzel ahlakı Allah için yaşadıklarından bundan asla taviz vermezler.
Birine iyi davranırken, bir başkasına kötü ahlak göstermezler.
Çıkarlarıyla ne kadar çatışırsa çatışsın, vicdanları asla böyle bir samimiyetsizlik yapmasına izin vermezler.
Karşısındaki insanın yaptığı saygısız davranış karşısında da aynı üslupla cevap vermeyi kendilerine yakıştıramayacaklarından susmayı tercih ederler.
Dürüst ve iyi insanlar hangi ortamda bulunurlarsa bulunsunlar, altın gibidirler, değerlerinden hiçbir şey kaybetmezler.
Sözün özü;
Altın çamura düşmekle, kıymetini yitirmez.
Her insan, kendine yakışan davranışta bulunur…
(teşekkürler öğretmenim)
Yaşamın kaynağı sevgi ise, sevgi bir tutku, tutku bir amaç, amaç bir şeyleri birileriyle paylaşmaksa, paylaşalım sevgimizi bir lokma ekmek gibi…
Hayat sevince güzel ve diyelim ki her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…
Hepimiz için güzelliğin adının gerçekten daima ‘güzellik’ kalacağı ve daima gerçek rollerimiz için sahnede yer alabileceğimiz, sağlıklı ömürler, mutlu, umutlu, acısız, gözyaşsız, güzel bir Salı günü diliyorum…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun…
Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün bir yerlerde, yeniden görüşmek ümidiyle…
22 Haziran 2019
#öskurşun#
Altın Çamura Düşmekle, Kıymetini Yitirmez…