Döner kule, gökyüzünde gri bulut bırakan uçaklar gibiydi. Kule her an yağmur bulutuna çarpacak sanıyordun. Kule şehri kuş bakışı gözetliyordu. Şehre gelen ziyaretçiler, ilk önce, bulutlarla irtibat kuran, kuleyi ziyaret etmeyi arzuluyorlardı.
Ziyaretçiler kuleyle bulutlara varmadan, orman alanlarının üzerinde biraz oyalanmak, yeşilliğe doymak istiyorlardı. Ağaç tepelerinde ve dal uçlarında yaprakların salıntısını izlemek, ziyaretlerine ayrı bir zevk ve heyecan katıyordu.
Ziyaretçiler kulenin dönmesini beklemez ve batı tarafına geçerlerdi. Kuleden cadde boyunca evler sıralanmış ve çatılar bitişik görünürdü. Caddeler daha ip gibi uzuyordu. Kaldırımda yürüyenler, karınca misali caddeyi dolduruyorlardı.
Yüksek binaların penceresinden, yansıyan ışınlar, kulenin akıl almaz yüksekliğini gösteriyordu. Kulenin küçük penceresine yaklaştım. Önlüğü yağ lekesinden, görülmeyen görevli, pencerenin açılması yasak, buradan caddeye bakılamaz. Şu anda tören var, indiğinde izlersin, dedi.
Kuleye çarpan rüzgârın iniltisi, şiddetli çıkmaya başladı. Dalgaların kayalara çarpmasına çevreye benzer gürültü yaydı. Bulutların oynaşması, rüzgârın şiddetlendiğini gösteriyordu. Derenin denize döküldüğü yerdeki kayıklar, virgül gibi kıyıya yakındılar.
Dere ağzındaki gölün büyük çınar ağaçlarının, salındığını fark ettik. İzinsiz de olsa pencerenin kenarına oturunca sarsıldık. Ziyaretçilerden bazıları kulenin sarsılmasına dikkat kesilmişlerdi. Karşı tepelere sis geliyor ve kalkıyordu. Güneşin batacağı dağın dorukları ise kızarmıştı.
Tören için atılan havai fişeğin çığlığı kuleyi yalayıp geçti. Sesin nereye kadar ulaştığını kestiremiyorduk. Kuleden indiğimizde başımızın dönmesi dinmişti. Caddeye doğru karınca gibi yürümeye başladık. Arada dönüp kuleye alıcı gözle bakmayı da ihmal etmedik.
Kulenin döndüğünü hissettik. Aramızda dönüp dönmeme tartışması kırıcı olmadan kapandı. Yaklaşan öğrenci kuleye çıkmak değer mi? diye sordu. İstekli bir şekilde, kuleye doğru yürüdüler.
Şehri kuleden göreceksin, boşuna dememişler. Çünkü şehrin giriş ve çıkışları ayağın altındaydı.
Arkadaş kuleyi gemiye benzetti. Nasıl? diye sorduk. Arkadaş gemiden engin denizin maviliğini izliyorsun, kuleden de aynı şekilde, şehrin güzelliğini, dedi. Doğru kuleden, tüm güzelliğiyle cadde ve sokaklarda sanki geziyorsun, hissini bizzat yaşıyorsun.
Sınıfta öğretmen, öğrencilerine; füze aya nereden ve ne zaman atılmalıdır diye sormuş. Kimseden cevap gelmeyince arkadan parmak kaldıran Şeref, Kuleden ve akşam üstü demiş.
Döner kuleye niçin çıktınız diye sorunca da öğrenciler dağ havası almak için demişler. Öğretmen uçak şehre iniş yapacağı zaman ilk önce nereden kendini korumalıdır diye sorunca, döner kuleden diye cevabını almış.
Kuleden şehri seyrettikten sonra parkta havuz başında oturacaksın. Ağaçların, suyun ve çiçek bahçesinin güzelliğine bayılıyorsun.
Havuz başında değil de kulede bir şeyler yemeyi düşünürken, unutmuş olduğumuzu anlayamadık. Havuz başında ekmeğimizi yedik. Bir süre oturduk. Şehrin tarihini okuduk. Korunmak için kurulan kaleyi bir sonraki gelişe bıraktık.
Döner kule en az kale kadar muhteşemdi.
Hasan TANRIVERDİ