Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
Her yeni gün yeni bir umut, her sabah doğan güneş yeni bir başlangıçtır… Yeni bir güne yeni bir sevgi coşkusuyla…
Söylemek istediklerim ama söyleyemediklerim, bağırmak istediklerim ama bağıramadıklarım… Rüzgâra karşı kelimelerimi savurup uzak diyarlara göndermek istediklerim… Kaybedip kazanamadıklarım, kazandığımı sandığım halde kaybettiklerim.
Ama derim ki yaratılmış biz kullara: Umutsuzluğa gerek yok. Bulutlar her zaman gelir, gider. Ama gökyüzü her zaman bakidir. Bir umudu olmalı insanın her daim, ilkbahar güneşi gibi. Ve hatırlamalı insan, sevgiyi. İnsanın dili, dini, rengi, ırkı, cinsiyeti ne olursa olsun her zaman yüreklerinde sevgi vardır. Rabbim her insana yaratılırken bir cimdik hamuruna katmış ve haydi kulum çoğalt bu sevgi demiştir. Unutmamalıyız bizler, hepimiz Âdem’den ve Hava’dan geldik. Coğrafi sınırlar ne olursa olsun sevginin sınırı yoktur…
Her insan kendi mevsimini taşır yüreğinde. Yaşanmışlığın getirdiği tecrübe ile beşinci mevsimi sığdırır dünyasına. Kimine yaz, kimine kış, kimine bahardır hayat. Ve sabredenlerin sonu çiçekli yollardır her zaman. Dua, umut, sabır ile güzel insanların sonu hep bahar olur. İnsan en dibe düştüğünde bile ne zaman çıkacağını düşünür çünkü umut etmek en güzel teslimiyettir toparlanmamız hatta her şeye yeniden başlamızız gerektiğini hatırlamalı ve bilmeliyiz…
Demişler ki: Umudun bir rengi olsaydı, mavi olurdu deniz gibi… Sonsuz olurdu gökyüzü gibi!..
Ama bütün dünya vazgeç dediğinde, umut fısıldar; bir kere daha dene der… Umut etmek bize yakışır. Umulanı vermek O’na… Yeter derim, yeter demeliyiz insanlar ve hatta kendi kendimize bağıra bağıra. Yeter artık bu kıskançlık, öfke, nefret, düşmanlık, sarılın birbirinize umutla…
Sonuçta yaşamdan aldığım tüm umudum, hazlarım der ve güne, söze başlarım.
Bu güne düşen söz ise:
HASET___
Haset bir duygudur ve her duygu gibi evrensel ve doğaldır.
Yoksunluk hâli sonucu ortaya çıkan haset duygusu, yoğun bir acı hissi ve hayal kırıklığı ile deneyimlenir. Genellikle kötü niyet, suçluluk, aşağılık hissi, düşmanlık, saldırganlık gibi duygularla karakterize edilen haset, negatif duygulardan kıskançlık ve başkasının zararına sevinme, pozitif duygulardan gıpta ile yakından ilişkilidir.
Haset: Bir kişinin veya bir ilişkinin yitirilmesinden korkulan, karmaşık bir ruhsal yaşantı ve olumsuz tutumdur. Bunun dışında başkasının sahip olduğuna kendisinin de sahip olma gerekliliğini hissettiren bir duygu olarak tanımlanan kıskançlık. Türk Dil Kurumu tarafından da; Bir kimse bir üstünlük gösterdiğinde veya sevilen birisinin, başkası ile ilgilendiği kanısına varıldığında takınılan olumsuz tutum olarak açıklanmıştır.
Haset ve kıskançlık çoğu zaman kavram olarak karıştırılmaktadır. Haset kendinde olmayanı veya bir başkasında olanı elde etme arzusu iken kıskançlık elde edilmiş olanı kaybetmeme isteğidir. Kıskançlık insanların tamamında, aynı zamanda hayvanlarda da görülen bir tepkidir.
Kur’an-ı Kerim’de dört ayette beş defa zikrolunan haset kavramına, yüzlerce ayette işaret olunmaktadır. Zira haset, kişilerde ve toplumlarda psikolojik tesirleri ve verdiği zararlar ile bütün insanları ilgilendiren çok önemli bir kavramdır.
İnsanın dünya ve ahiret hayatını düzenlemek için gönderilen Kur’an-ı Kerim, insanla ilgili hemen her alana dair söz söylemekte ve hüküm koymaktadır. Dünyada huzuru ahirette ilahi rahmeti arzulayan müminler, duygu ve düşünce tasavvurlarını onun ışığıyla tanzim ederken; inkâr edenler, çeşitli bahanelerle bu ebedi saadet kapısına sırt dönmekte ve karanlıkta kalmaya mahkûm olmaktadırlar. Esasında rahmet ve hidayet sıfatı olan Kur’an’ın, düşünen her insanın dikkatlerini çeken müessir bir yönü bulunmaktadır. Bu münasebetledir ki kalbinde hastalık olanlar dahi bu yüce kitapla alakadar olmakta, onun kavramları ve üslubu hakkında araştırma ve inceleme ihtiyacı duymaktadırlar.
Yüce Allah’ın imtihan maksadıyla, kullarına bahşetmiş olduğu nimet, ikram ve ihsanların yok olmasını arzulamak şeklinde tezahür eden “haset” duygusu, tehlikeli ve son derece zararlı manevî bir hastalıktır. Bu duygu, sadece kalpte beslendiği sürece, onu besleyen kişiyi adeta harap eden ve onun sevaplarını yakıp tüketen bir ateş gibidir. Açığa vurulup fiiliyata döküldüğünde ise, bireysel ve toplumsal ölçekte pek çok münakaşa, çekişme ve çatışmanın besleyici ana faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kardeşlik temeline oturtulmuş İslâm toplumunda sevgi, şükür ve kanaat gibi güzel hasletler vardır. Kin, haset, dedi kodu, gıybet, sû-i zan gibi ahlaki zaafların olgun Müslüman’ın hayatında yeri yoktur. Dilimizdeki karşılığı, çekememezlik olan haset, insanları mutsuz ve huzursuz eden bu tür manevi hastalıklar arasında yer almaktadır.
Haset duygusunun kişiyi ne denli tahrip ettiğini Peygamber efendimiz: “Bir kulun kalbinde imanla haset bir arada bulunmaz.” “Ateşin odunu yakıp bitirmesi gibi haset de iyilikleri mahveder” mealindeki hadisleriyle açıkça ortaya koymuştur.
Gerçekten de, kin ve haset, önemli sosyal problemlere yol açan ahlaki zaafların önde gelenlerindendir. Kardeşliği, birlik ve beraberliği sağlamayı hedefleyen İslâm, doğal olarak bu unsurları zedeleyecek olan her türlü davranışı da yasaklamıştır.
Din kardeşliğinin ve toplumsal birlikteliğin teşkili için öngörülen temel davranışlar, bir hadiste şu şekilde sıralanmıştır: “Dedikodu yapmayın, başkalarının kusurlarını araştırmayın, birbirinize haset etmeyin, birbirinizle insani ilişkilerinizi kesmeyin, kin gütmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeş olun!”
Haset, insanı rahatsız eden bir duygudur. Haset eden kişiler, ruhi enerjilerini boşa harcarlar, bu yüzden de çoğu kere hayatta başarılı ve mutlu olamazlar. Onların hayatlarına hasede dayalı eylemler hâkim olur. Gönlü haset ateşiyle yananlar, hem kendi rahatlarını bozar, hem başkalarını rahatsız ederler. Bununla da kalmaz ilahi takdire boyun eğmedikleri için günahkâr olurlar.
Yüce Allah, “Felak” suresinde haset ettiği vakit hasetçinin şerrinden Allah’a sığınılmasını tavsiye etmiştir. Müminin elinden ve dilinden hiç kimse zarar görmez. O etrafına faydası dokunan bir kişiliğe sahip olup hiç kimsenin iyilikte geri kalmasını istemez. Aksine o, iyilikte yarışır, ileri gidenleri takdir eder ve onlara gıpta ile bakar. Bu tür güzel davranışları olan Müminler, haset duygusuna kapılmazlar. Çünkü onlar, hasedin, ateşin odunu yakıp bitirdiği gibi kulun işlemiş olduğu güzel amelleri yok edeceğinin bilincindedir.
Allah’ın verdiği nimetlere şükretmek, kanaatkâr olmak, nimetleri çalışarak elde etmek, toplumda bireyler arasında sevgi, şefkat ve dostluğun pekişmesini sağlamak gibi İslam ahlakının kazandırdığı güzel nitelikler sayesinde haset duygusu yok edilebilir.
Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun, gecenizden doğan sabahınıza selam olsun… Mazlumların evine ateş düşerken, zalimlerin evine rahatlık verme Allah’ım… Cuma hürmetine Vatanımızı, bayrağımızı, dinimizi, ezanımızı, onurumuzu, hürriyetimizi ayaklar altına düşmekten korumak için her daim bizlere güç, akıl, maneviyat ihsan et…
Gününüz maddi ve manevi anlamda aydınlık, gönlünüz hoş olsun. Sizi kedere, üzüntüye sevk edecek ne kadar olumsuzluklar varsa sizden her daim uzak olsun. Allah sonumuzu hayretsin. Kurtuluşa erenlerden eylesin. Melekler daima duacınız olsun. Yüreğiniz ferah, ilhamınız bol olsun. Sevgili peygamberimiz, şefaatçimiz olsun. Cumamız mübarek olsun.
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel…
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım…’ her zaman ve her an…____Atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Gününüze aydınlık, hayırlarla ve bereketle dolsun. Güzel bir gününü sevdiklerinizle ve gönlünüzdeki düşlediğiniz gibi geçirin… Her bir yüreğe uzun sağlıklı ve mutlu bir gün daha dilerim, içi sevgi dolu hayat ağacınıza asılan.
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Sağlık ve huzur ile hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde, görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#