Günlerden bir gün, köylerden birinde bir çiftçinin eşeği kör kuyuya düşer. Eşek saatlerce acı içinde kıvranır ve bağırır. Sesini duyan sahibi gelip baktığında zavallı eşeği kuyunun dibinde görür.
Çaresiz çiftçi köylüleri yardıma çağırır. Köylüler kör kuyudaki eşeği kurtarmak için ne yapacaklarını düşünürler ama sonuçta onu kurtarmanın imkânsız olduğuna ve bunun için çalışmaya değmeyeceğine karar verirler.
Tek çare, kuyuyu toprakla örtmektir. Herkes ellerine aldığı küreklerle etraftan kuyunun içine toprak atar. Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkerek dibe döker. Bir süre sonra ise ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükselir ve sonunda yukarıya kadar çıkar. Köylüler kuyudan dışarı çıkan eşeğe çok şaşırır.
İşte hayat da bazen bizim üzerimize yüklenir ve üzerimiz toz toprakla örtülüyormuş gibi olur. Bunlarla baş etmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır. Kör kuyuda olsak bile…
Bu özlü hikâyeyi arada bir okurum. Sizlerle paylaşmak istedim. Şu sıralar hepimizin daha fazla okuyup ilke söz haline getirmesi gerekiyor.
Depremin 58.gününe geldik. İnsanların geçici barınma sorunu çözüldü mü? HAYIR
Depremden değil selden öleceğiz demeleri kulağımda çınlayıp duruyor. Böbrek hastasıyım her gün 3 Litre su içmem lazım ama 2 bardak bulsam seviniyorum diyen kadınımıza yüreğim dayanmıyor. İçecek suyu bulamayan vatandaş diğer tarafta iftarda şerbet, bal, kaymak.50 Bin insan ölmüş. Acıları soğumadan kendi dertlerine düştüler. Bu sofralar beni utandırdı. Ekonomik durum malum. Enflasyon altında ezilen vatandaş. Bir kilo soğan 30 lira olmuş. Emekliye 7500 lira müjdesine hiç mi hiç sevinemedim. Aylık ev kirası 9500 lira. Aradaki farkı ödeyebilmek ve hayatını idame ettirmek için ayrıca çalışmak gerekiyor. Tabii işsizler ordusu içinde iş bula bilinirse………..
İki gün evvel çok uzun bir kuyruk gözüme ilişti. Aracımı yavaşlatıp dikkatlice baktığımda ekmek kuyruğu olduğunu fark ettim. Mersin Büyükşehir Belediyesinin uygun fiyata verdiği ekmek kuyruğu. Şimdi bu manzarayla diğer bal, kaymak yiyenlere yan yana koyduğunuzda ne düşünürsünüz!
İnsafsızlık, savurganlık ve vicdansızlık dersiniz…………….Başka ne denilebilir ki!
Sürekli vaatlerde bulunmak etkilemiyor. Hani hep kullanırız ya. Kaşıkla ver, kepçeyle al. Değişen bir şey yok. Görüntü ve söylemlerde inci gibi ağızdan düşen cümleler gerçekte mutlu etmiyor.
50 Bin vatandaşın öldüğü ve hemen ardına seçim telaşı..
Son zamanlarda bir ortamda fotoğraf çekimi yapılırken yüzümdeki ifade dikkatimi çekti. İstesem de tebessüm edemediğimi fark ettim. Bu acılar unutulmuyor.. Gülemiyorsunuz. Üstüne ekonomik sıkıntı. Oradaki vatandaşların çaresizliği. Gel de gül. Gel de lüks iftar sofraları yap.
Milletvekili Adayları bu hafta sonu açıklanacak. Bayramlarını, iftarlarını deprem bölgelerinde geçirmelerini tavsiye ediyorum. Araba giydirmelerini ve billboardlara bütçe ayırmayıp o bütçeyi 5 kişiye konteyner ev bağışlarsa daha çok oy alır. Gönül alır. Göstermelik çadırlara girip çıkıp resim kareleri vermeyin. Konteyner yaşam evini eşyasıyla dayayıp donatın ha reklamsız olmaz tabii. Üstüne ismini yazdır. Halk her şeyi görüyor. Ne vaatler verirseniz verin. Yaşananlar göz önünde.
Pes artık dediğimiz şeylerden sonra işte bu denilecek farklılıklar yaratın.