Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
HİÇLİK MAKAMI
Makam mevkiler geçicidir, kalıcı olan ise insan ve o insanın hayatımıza bıraktığı güzel yaşamıdır. Bununla ilgili Nasrettin Hoca’nın güzel bir hikâyesi var, sizlerle bu güzel hikâyeyi paylaşarak günü başlatmak istiyorum.
Nasreddin Hoca’ya sormuşlar:
– “Kimsin?”
-“Hiç” demiş Hoca, “hiç kimseyim.”
Dudak bükülüp önemsenmediğini görünce, sormuş Hoca:
– “Sen kimsin?”
-“Mutasarrıf”ım demiş adam kabara kabara.
-“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasreddin Hoca.
-“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam…
-“Daha sonra?..” diye üstelemiş Hoca.
-“Vezir” demiş adam.
-“Daha daha sonra ne olacaksın?”
-“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
-“Peki ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp;
– “Hiiiç.” Demiş
-“Daha niye kabarıyorsun be adam, demiş Hoca… Ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım; ‘hiçlik makamı’ında…
Manevi manada hiçlik, aslında her şey demektir. Hiçlik, büyük bir bilgeliktir onda bilginin getirdiği tevazu vardır.
Tasavvufun bir gayesi de, ilâhî azamet, saltanat ve tanzim karşısında kulun kendi cücelik ve “hiç” liğini ve Rabbin yüce kudretini müşahede etmesidir. Nitekim Allah Teâlâ, bu hakikati zaman zaman kullarına çeşitli imtihanlarla hatırlatmaktadır. Öyle ki, muazzam bir saltanat ve servet bahşettiği peygamberi Süleyman -aleyhisselam-’ı bile bir müddet tahtında cansız bir ceset olarak bırakmış ve ona acziyeti tattırmıştır. Âyet-i kerîmede insana hitâben buyrulur:
“…Seni hiçbir şey değilken yarattım!” (Meryem, 9)
“Size ulaşan her nîmet, Allah’tandır. Sonra (hem) size bir sıkıntı dokunduğu zaman da yalnız O’na yalvarırsınız.” (en-Nahl, 53)
İşte hiçlik, insanın bu âyet-i kerîmelerin idrak ve tefekkürü içinde olmasıdır. Aksi hâlde insan, içindeki nefs tuzağına kapılarak Nemrud ve Firavun gibi ilâhlık iddia edebilecek bir ahmaklık ve bedbahtlığa yuvarlanmaktan kendisini koruyamaz. Bunun içindir ki tasavvufta fena (hiçlik) hâli, çok mühimdir.
Arapçada iki, Türkçede üç harf, hat ustalarının belki de en çok yazdığı kelimelerden, Neyzen’in boynunda asılı levha, edep yahu denilerek edeple girilen tekkelerin çıkış kapısında ki uyarı; HİÇ. “Hiç” yokluk mudur, değil elbette, hep olmak için hiç olmak… Varda yok olmak. Zira var nedir ki, varlığımız bir tek varın tezahürüdür. Yaratıcının büyüklüğü karşısında haddimizi bilmektir hiçlik… Hiçlik mertebesi, büyüklüğün karşısında küçüklüğünü bilmektir. Mutlak varın karşısında yok olmak…Yoklukta var olmak.. Hiçlikte hep olmak… Sukutta ses olmak… Ayrılıkta vuslata ulaşmak…
Birçok insan ilgi çekmek, insanların beğenisini ve saygısını kazanmak için makam sahibi olmayı ister. Bu isteklerini elde edebilmek amacıyla çok büyük bir hırsla çalışır, hatta tüm hayatını bu amaç için harcarlar.
Makam sahibi olmayı isteyen kişilerden bazılarının hedefi dünyada güç sahibi olmak, herkes tarafından tanınmak ve saygı görmek, daha iyi imkânlara kavuşmaktır. Elbette bu ifademiz herkes için geçerli değil, sadece derdi dünya olanlar içindir.
Kendini bulunmaz Hint kumaşı olarak gören, küçük dağları ben yarattım sananlar çok büyük yanılgıdadır. Burnu Kaf dağında olup, insanları hor görenler durmadan aynı sözleri tekrarlar: “Ben olmasam senin yüzüne kim bakar”, “Ben olmasam sen bir hiçsin”, “Ben olmasam sana kim yardım eder”, ” Ben olmasam burası batar” v.s. Unuttukları bir şey var, onlar olmasa hiç bir şey değişmez ve hayat kaldığı yerden devam eder…
Maalesef mezarlıklar “ben olmazsam olmaz” diyenlerle doludur.
Şahsiyetini bulmuş, inancını kemale erdirmiş kişi i hiç büyük görünme, büyüklük taslama ihtiyacı duymaz. Başkalarına kuş bakışı bakmaz, öyle bir tavır ve tutum içerisine asla girmez. Bilir ki, kimse kimseyi küçümseyecek kadar büyük değil. Küçümsediği her şey için gün gelir, önemsediği bir bedel ödeyeceğinin farkındadır.
“Toprak, nasıl da eğmiş, nice mağrur başları
Fatiha dileniyor, şimdi mezar taşları.
Ya Allah’a baş eğer, hiç kimseye eğmezsin
Ya herkese baş eğer, hiç bir şeye değmezsin”
Evet her şey hiçe varıyor. Hayat, elde etmek istediklerimizle, hedeflerimizle sonuçta ortada hiçin dışında bir şey kalmıyor. Nedir hiçlik; Sartre varlığın hiçlik olduğunu söylüyor, Tolstoy Hiçlik makamı asillerin makamıdır diyor.
Bir de Mevlana var ;“bizim varlığımız da yokluktur.” Diyor. Ve devam ediyor “Kendini hiçe saymazsan hiçlikten kurtulamazsın. Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği ayakta tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil HİÇ’lik bilincidir”
Yalnız şunu da unutmamak ve hakkını vermek gerekir: Hayatlara hayat katmak için makamda olmak isteyenleri saygıyla selamlamak alkışlamak en büyük görevimizdir dostlarım..
Her şeyin hiçlik olduğunu anlamak, bu vadiyi geçebilenlerin makamıdır.
Aynalı Baba’nın dediği gibi; bilmekle bilmemenin bir ve ayni şey olduğunu “bilmenin” makamı…
Eğer olmadığım kişi olmaya çabalamazsam, kendime, olduğum kişi olmak yönünde izin vermiş olurum.
Bu toprağın bilgileri o yüzden “hiçlik makamı “nı rütbelerin en yükseği olarak görmüşlerdir…
İslam hiçlikte, yani kurtuluş hiçlikte… İslam şükürde, İslam sabırda… Hiçlik olmadan şükür olmaz; yani Kamil bir şükür olmaz. Yokluk varlığın aynasıdır demiş erenler…
Hiçlikte gurur ve kibir yoktur. Başak doldukça başını eğer, ayçiçeği olgunlaştıkça başını eğer, incir, zeytin ve daha nice meyveler olgunlaştıkça ağırlaşıp başlarını eğerler, nazikçe bırakırlar tutundukları dalları. Çünkü artık olmuşlardır, kibirleri bitmiştir; ulaşabilecekleri en yüksek makama ulaşmışlardır, hiçlik makamına!
Makam, zenginlik, sağlık geçicidir. Aslolan, bunlara sahipken değerini bilmek, huzuru içinde yaşadığın şu an da bulmak ve kendine her şeyin sonu olduğunu hatırlatmaktır.
Daha fazla para kazanıp daha lüks bir hayat sürmek için hayatı ıskalayan, ömrünü yanında götüremeyeceği mal mülk için heba edenlerden eylemesin Rabbim!..
“Mal sahibi, mülk sahibi/Hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan, mülk de yalan/Var biraz da sen oyalan!..” dememiş miydi Koca Yunus?..
Ve son söz Şems’in olsun…
“Dünya bir HİÇ…
Ehl-i dünya bir HİÇ…
Ey HİÇ! Birleşme HİÇ’ le bir HİÇ için…
Ölümden sonra geriye ne kalır, bilir misin?
Aşk’tır, Muhabbet’tir
Gerisi tamamen HİÇ…”
Kim ki; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’ ve ‘SİZİ’ daha çoğul ‘BİZ’ olmaya bekliyorum…
Sevgileri çoğaltan gözyaşı mevsimleriniz olsun dilerim can dostlarım…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbetler gönderdim… Kesin sınırları olan çerçevelerimizden çıkıp hiçliğimizde huzur bulmamız dileğiyle… Hoş kalın, hoşça kalın, hep dostça kalın, bir yerlerde bir gün görüşmek ümidiyle…
#öskurşun