Müşteri kaybetme korkusu etken olduğu zaman veya ticari kaygılar ortalamayı aştığı zaman bu maalesef yaşanıyor. Astroloji de kişilik analizi yapan astrolog suya sabuna dokunmadan güzel bir analiz yapıyor. Karşısındakine duymak istediklerini söylüyor. Peki bu doğru bir davranış mıdır ? Astroloji biliminin fal zannedildiği toplumumuzda buna ister istemez astrologu mazur görme ağır basıyor benim fikrimde. Astrolojinin bir gelecek görme tahmini yani kehanet olmadığını sadece kişilik analizi olduğunu anlatmak zorunda ve bu yönde anlaşılmak zorundadır bir astrolog. Bu falcılık – kehanet şartlanmasını kırmalıyız zihinlerde. Yoksa suya sabuna dokunmama yanlışlığından kurtulamayız.
Astrolojinin temeli araştırmadır. Araştırmalarda da test, anket, bilgi toplama ve kişilerde bunu uygulayıp sonucu görme olayına dayanır. Bizim toplumumuzda doğru dürüst doğum tarihi ve saati bile çıkmıyor. Doğum tarihinde verilen zamanlar evlere şenliktir. Buğday hasadı zamanı, üzüm kesme zamanı, bir bayramdı ama hangisi bilmiyorum gibi tuhaf tahminler üzerine nasıl bir astroloji bilimi inşa edilir ki ? Anne babalar hayatlarındaki en mutlu günü yani dünyaya bir evlat getirdikleri günü hatırlayamıyor veya o günü bir yere kaydetme isteği bile duymamışlar. Gerçekten çok balık hafızalı bir toplumuz. Tarlada bir doğurmuş olsan eve geldiğinde o duvardan indirmediğin ama bir türlü açıp okumadığın mushafın en arka sayfasına küçük bir not düşüp bugün kızım doğdu deyip o günün tarini yazan bir baba olmalı değil mi ? Bu ne gamsızlık böyle. Şimdi kadınlar hastanelerde doğuruyor bereket. Bir doğum kaydı mevcut.
Avrupa da astroloji üzerine araştırmalar çok daha köklü ve detaylı yapılıyor. Aslında astroloji de biz önde olmalıydık. Astrolojinin kökeni İdris A.s dayanıyor ve Mevlana hazretleri dahil bir çok Alim şahsiyet bu konuda kitaplar yazmış, bir çok konuyu açıklamıştır. 12 farklı tabiat yani 12 farlı kişilik uzun uzadıya kitaplarında açıklanmıştır. Bizde üniversiteler bilimsel araştırma mekanı değil birer siyasi ideoloji çöplüğü olduğunda bilimsel bir astroloji merkezi dahi yoktur. Olay sadece internet sitelerinde falcı, cinci, büyücü, üfürükçü muhabbetleri tarzında sürüp gitmektedir. Zaten astroloji bilimsel zeminden kaydırıp üfürükçü muhabbetine düşüren de bu vurdum duymazlığımızdır. Geçmişte yaşamış onca bilgili Alim şahsiyet neden bu bilime onca yıllarını vermişler peki ? Salak mı bu adamlar yoksa enayi mi ? Onlar o devirde o kadar değer vermiş biz bu devirde onca bilgi ve teknik kolaylığa rağmen üfürükçü muhabbetiyle lak lak halindeyiz.
İnternet maalesef medyummuş, tarotmuş, astrolojiyi kirleten bir çok zırvalıklarla doludur. Esas manada astroloji bilimiyle ilgilenenler gelecekten haber vermek gibi bir sahtekarlığa tenezzül etmezler ve astrolojini sadece bir kişilik analizi olduğunu vurgulayıp milleti imanından da etmezler. GAYBI ALLAH BİLİR ayetlerini halka lütfen sitelerinizde yer verin ve üç kuruş para kazanacağız diye milletin imanıyla oynamayın. Siz Allah olmadığınıza göre gelecekten haber verme saçmalığına halkı inandırmayın. Falcılıkla İslam dininin hiçbir alakası yoktur.
Gezegenlerde de kendilerine has bir güç yoktur, GÜÇ VE KUDRET ALLAH’INDIR. Astrolojide ateş, hava, su, toprak diye tabir edilenler sadece belirli Esma-ül Hüsna gruplarıdır. Bu farklı esma grupları da otomatik olarak bir fıtrat yani tabiat yani kişilik oluştururlar. Bu tamamen Allah’ın isimlerinden oluşmuş bir sistemdir. Varlık alemi dediğimiz cümle alem zaten bu esma-ül Hüsna isimlerden oluşmuştur ve kendilerine ait müstakil varlıkları,güçleri,bilgileri,iradeleri,görüş ve duyuşları yoktur. Varlık skalası sonsuz bir merdivene benzer ve hep bir alt basamak ve hep bir üst basamak mevcuttur.
Eskilerin tabiriyle ilm-i nücûm ve bir büyü yapma tarifi:
İlm-i nücümün üstatlarına ‘müneccim’, müneccimler tarafından kaleme alınmış eserlere de ‘yıldız name’ adı verilirdi ve yıldız namelerde gök cisimleri vasıtasıyla akla gelebilecek hemen her sorunun cevabını bulmak mümkündü.
İlm-i nücüm’, ‘müneccim’ ve ‘yıldız name’… Bu üç söz, asırlar boyunca kadın-erkek, her yaştan hemen herkesin merakını çekmiş, sıkıntıların hallinde ve gelecek konusundaki merakın tatmininde hep bu kavramlardan medet umulmuştu.
‘İlm-i nücüm’ ‘yıldızlar ilmi’; daha doğrusu ‘yıldızlar vasıtasıyla geleceği öğrenme işi’ demekti ve bugün ‘astroloji’ diye bilinen yıldız gözlemleriyle birlikte bireyin doğum tarihinde onu etkileyen spiritüel tesir kuşaklarının tespiti işi, eskiden yıldız ilmi olarak anılırdı.
Áşık düşen ama aşkının karşılığını göremeyen kişi, güneş boğa burcuna girip yedi derece kadar ilerlediği zaman Nisan yağmuru suyu, misk ve safran karışımı mürekkeple Kıytagoroş’un tılsımını bir káğıda yazıp bir ocak altına gömdüğü takdirde áşık olduğu kişiyi kendine çözülmeyecek şekilde bağlar. Ama, yazış sırasında bazı kurallara uyması şarttır: Tılsımı yazarken, Müşteri yıldızının hoşlandığı tütsüyü yakacak ve ‘Ahidnáme-i Süleyman’ duasını tekrar tekrar okuyacaktır. Sonra, bütün bu duaları bir başka tılsıma yazıp güneş burcun yedinci derecesinden çıkmadan önce Allah’a cán ü gönülden dua edecektir. Kaynak : MURAT BARDAKÇI – Hürriyet Gazetesi 14 Kasım 2005
İslam inancında büyü yapmak neden yasaktır bunu açıklayalım. Sihir – büyünün temeli nesnelere güç isnat etmektir ki bu tamamen batıl bir zandır. Güç ve kudret Allah’a aittir. Bakara suresi 102. ayette şöyle geçer : Süleyman’ın mülkü hakkında onlar (yahudiler), o (ins ve cinn) Şeytanların okuduklarına (tılsımlara; evham, hayal ürünlerine) tabi oldular… (Halbuki) Süleyman küfretmemiş/kafir olmamıştır (mülküyle gafil değil; kudret ve kuvvetin, her türlü te’sir ve tasarrufun yalnız Allah’a ait olduğundan emin, mutmain) … Lakin o Şeytanlar kafir olmuşlardır; insanlara sihr’i (nesnelere güç isnad etmek) ve (Bi-) Babil’de Harut ve Marut adlı iki melek (meleke) üzerine inzal olunanı öğretiyorlardı… Oysa (o iki melek): Biz yalnızca bir fitneyiz/imtihan vesilesiyiz, sakın (sihir yaparak) küfretmeyin/kafir olmayın, demedikçe hiçbir kimseye öğretmezlerdi… (İnsanlar da) onlardan (Harut ve Marut’tan) (Bi-) kendisi ile erkek kişi ile eşinin arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı…Oysa onlar (sihir öğrenmiş kişiler) onunla Allah’ın izni (Bi-iznillah) olmadıkça hiçbir kimseye zarar veremezler…Onlar kendilerine zarar vereni ve fayda vermeyeni öğreniyorlardı… Andolsun ki onu (sihri) satın alanların Ahirette (kudret-bilinç boyutunda müsbet) hiçbir nasibi olmayacağını kati olarak bilmişlerdir… (Karşılığında B sırrınca) nefslerini/ benliklerini sattıkları (özdeşleştikleri) şey ne kötüdür…Keşke bilselerdi.
Ayette de görüldüğü üzere büyü yapmak şeytanların yani kafir cinlerin vesveselerine aldanıp onların emirlerine girip adeta robotlaşmaktır. DUA MÜMİNİN SİLAHIDIR hadisini hatırlayalım lütfen. Mümin her halde ve her şartta Allah’a sığınır ve O’ndan yardım diler. YALNIZ SENDEN YARDIM DİLER VE YALNIZ SANA KULLUK EDERİZ ayeti Fatiha da geçer.Kafir cinlere kulluk edenin hali çok kötüdür. Kafir cinlerden yardım dileyen, kafir ins ve cinlerden medet umanlar, nesnelerden yardım isteyenler ve Allah’a değil de mahlukata sığınıp mahlukattan yardım dileyenler Fatiha suresini inkar ediyorlar demektir. Fatiha suresi Kuran-ı Kerim in özetidir. Fatiha suresini inkar eden çok şeyi inkar etmiş olur. Yani büyü yaptıran kişi kafir olur, imanı kalmaz.
Gezegenlerden medet ummakta aynı sonuca varır. Gezegenlerde güç ve kudret yoktur. Gaybı bırakın insanları, cinleri melekler dahi bilmez. Cinlerin geleceği bilemeyecekleri Kuran da açıkça yazılıdır. Hz Adem’in yaratılışında da meleklerin gaybı bilemedikleri yazılıdır.
Velhasıl Kelam astroloji bir bilimdir, kesinlikle falcılıkla büyücülükle bir alakası yoktur. Tıpkı atomların, moleküllerin etkileşimlerini bildiğimiz taktirde değişik düzenekler kurulabildiği gibi kozmik sisteminde araçlarının etki tepkilerine bakılarak da değişik düzenekleri tanıma becerisinin geliştirilebileceği ve kişiliklerin analizini yapılabileceği bilimsel bir gerçektir. Kış mevsiminde yağmurların daha çok yağdığını söylemek nasıl ki yanlış olmuyorsa balık burcu kişiliklerde edinilmiş alışkanlıklardan daha zor kurtulunabildiğini söylemekte o derece normaldir.
Tuz insan bünyesinde ne gibi etkiler yapıyor, şeker bünyede ne gibi etkiler yapıyor diye araştırılmış ve bazı sonuçlar bulunmuşsa ve yüksek tansiyon ile şeker hastalığının kişilikleri nasıl etkilediği artık gün gibi biliniyorsa, gezegenlerin de, güneş radyasyonunun da farklı miktarlarının canlılarda ne gibi tesirler yaptığını araştırmak bulmak da çok normaldir.
23 Mayıs 2010 Pazar
UĞUR ÖZALTIN