09 – 16 Mayıs 2010 tarihlerinde, önce Anayurt Gazetesinde yayınlanan, daha sonra da bazı mahalli, bölge, ulusal, uluslar arası ve internet medyasında ağırlıkla yer alan “TBMM Millet Vekilliği” ile “Türk İnkılâbının Yönetim İlkeleri” adlı makalelere; sayısız kutlama, tebrik, olumlu-olumsuz tepki, yorum ve katkı aldım.
Bunlardan birisi, mutlaka açıklanması, incelenmesi, değerlendirilmesi ve okuyucular ile paylaşılması zorunlu olanlardan!… Şimdi, adı ve adresi tarafımda mahfuz ve açıklanmasını istemeyen “saygın bir emekli Öğretmen’in” öneri, açıklama istemi, katkı, yorum ve tenkit’ini aynen bilgilerinize arz ediyor ve sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Sayın Mustafa Nevruz SINACI Bey;
Belki yanılıyorum. Ama gördüğüm kadarıyla kafanız hayli karışık. ANAYURT Gazetesinde 09 ve 10 Mayıs 2010 tarihlerinde “TBMM Millet Vekilliği ve Türk İnkılâbının Yönetim İlkeleri” konu başlıkları ile yayınlanan makalelerinizde; Bir taraftan İslâm’ı ve O’nun ana kaynağı olan Kur’an’ı ileri sürerken, diğer taraftan onunla taban tabana zıt olan ırkçlık fikrini öne çıkarıyorsunuz.
Şurası unutulmamalıdır ki; hiç bir ırk diğerinden ne üstün nede aşağıdır.
Yeryüzünde Rum ne ise Rus’ta odur. Fransız ne ise Türk’te odur. İnsanları ayıran özellik, değerleri ve inançlarıdır. Hülâgu, Türk’tür. Ama dünyanın en acımasız katilidir. Bağdat’ta ve girdiği her şehirde kafalardan kaleler yaptırmış, onu izlerken büyük bir zevk almıştır. Aynı şekilde Osman bey veya Fatih’te Türk’tür. Ama gittikleri her yere adalet, huzur ve güven götürmüşlerdir. Çünkü inançları bunu gerektiriyordu. Irk vardır. Ama insana hiç bir şey katmaz veya insandan hiç bir şey götürmez. Ya Türk olmakla mutlu olunmaz. Olmamakla da mutsuz olunmaz. İnsanı değerleri yani takvası üstün yapar veya alçaltır.
Yetmişli yıllarda insanlar yaptıklarına göre taktir edilirlerdi. Şimdi ise ırklarına göre takdir ediliyorlar. Nazım Hikmet, ne kadar büyük şair olursa olsun -ben büyük şair olduğunu düşünmüyorum.- bu vatandan kaçmış “Beni Lenin yarattı.” diyecek kadar sosyalist olmuş ve yıllarca “Bizim Radyo” dan Türkiye aleyhine konuşmuştur. Ama şimdi her kesim tarafından hayret edilecek kadar değer görüyor.
Solcular, solculuğun artık para etmediğini görünce Atatürkçü oldular. Daha önce savundukları değerleri Atatürkçülük maskesi altında savunuyorlar. Dindar olanların bunu neye dayanarak yaptıklarını hiç anlamış değilim. Yine İsmet İnönü, bu memleketin camilerini at ahırı yapacak kadar ileri gitmiştir ve Kur’an öğrenmeyi yasaklayacak kadar din düşmanıdır. Heyhat görüyorum ki, bir milliyetçi bile sırf Türk olduğu için İsmet İnönü’yü övebilmektedir.
Şimdi soruyorum, ırkçı mı olalım, yoksa değerleri olan inançları, ülküleri olan bir toplum mu? Şayet ırkçı olalım derseniz sizin bileceğiniz bir şey… İsmet İnönü veya Nazım’ı yüceltme hakkına sahipsiniz. Şayet değerleri olan bir toplum olalım derseniz, o zaman bu ve buna benzer şahısları övmek Müslüman’a yakışmaz. Çünkü İslam tek millet olduğu gibi küfür de tek millettir. Bunu Kitabımız olan Kuran böyle açıklıyor.
İkisi birden olamaz. Ya o, ya bu!..
Sayın Sınacı, donanımlı birisi olduğunuzu gördüğüm için yazıyorum. Boş birisi olsaydınız bu kadar emeğe değmez derdim. Ama dolusunuz. Ahiret’de hesabınızı Türklük üzerinden değil, inancınız üzerinden vereceksiniz. Bunu yazılarınızla siz söylüyorsunuz.
Öyleyse Türk olmakla birlikte İslâm kardeşliğini tesis etmenin yollarını arayalım.
Görülecektir ki Kürtçülük, Türkçülük, Arapçılık ve diğer “çılıklar” kalkınca dünya daha güzel ve adil olacaktır. –çılıklar- bize küçük kaleler oluşturarak bizim diğer insanlarla sağlıklı iletişim kurmamızı engellemektedir.
En içten sevgi, selam ve saygılarımla…” (Sabahattin Bey, Emekli Öğretmen)
Cevap ve mütalâamı, inşallah bir sonraki yazımla vereceğim.
Ama çok güzel yazmış ta kurunun yanında yaşında yandığı yönetim sistemlerinde bu safça düşünceler ne kadar kazanır orasını da Allah bilir.Güzel bir dünyanın hayali var bu öğretmenimizde ütopyası doğru gibi ama bu zamanda çok hayalkırıklığı getirir.