Babası, uluslararası ilişkilerde çalışmasını istiyordu. Oğlu ise yurt dışında okuma hayalleri kuruyordu. Yabancı bir diyarda Ülkesi için okumak, ona göre rüya gibiydi. İlköğretimi başarılı bitirmiş ve özel koleje kayıt yaptırmıştı.
Son sınıfta çok iyi çalışmış ve karşılığı, özel bir üniversiteyi kazanmayı başarmıştı. Üniversitede bir el, daha yüksek notlar almasını sağlıyordu. Babası derslerini sormasa da oğlu başarılı bir performans gösterdiğini sanıyordu.
Son yılında köşke çağrıldığında çok sevindi. Babasıyla köşke çıkmak için törene hazırlık yaparsın gibi giyindiler. Afrika’da bir ülkeye elçi olarak atandığının bilgisini aldı. Bir ay sonra da yüksek okul diploması eline verildi.
Dış işleri çalışanları konvoyuna katıldı. Elçilik görevini köşkte sürdürdü.
Bir gün babasına “Bu ne iştir” dedi. Babası elçiliğe eleman aranıyordu ve seni uygun gördüler, dedi. Bu arada yüksek lisansa da kayıt yaptırdı. Bir yıla kalmadı yüksek lisans diploması da geldi. Başarılı iki tez çalışması ve bitirme teziyle parlak bir yüksek lisans diploması almış oldu.
Bir hafta sonra dış işleri mensupları olarak, özel uçakla Afrika’ya gittiler. Üç gün büyük elçilikte kaldılar. Gerekli yerleri gezdiler. Başarılı inceleme ve araştırma yaptılar. Bu gezi doktora çalışmaları için yeterli ve geçerli bulundu.
Bir ay sonra doktorayı başarıyla verdiği tescillendi. Böylece bir yıl içerisinde büyük elçiliğe ataması yapıldı. Bundan sonra yine o güçlü el bir hamle yaptı ve onu özel üniversite mütevelli heyetine, ayrıca bir kuruluşun yönetimine atadı. Böylece üç maaşlı büyük elçi kayaların üzerindeki yosunlar gibi yeşermeye başladı.
Büyük elçinin bugüne kadar gösterdiği başarıyı arkadaşları tenkit etmiyor ama “Bu daha çabuk ilerledi” diyorlar. Büyük elçi yükselmesinin nedenini için babasını sıkıştırsa da bir türlü cevap alamadı.
Büyük elçi her gece dedesini rüyasında görüyordu. Dede “Yavrum hak, hukuk, adalet ve ahlaki değerlerden asla ayrılma, haram işlere girme,” diyordu. Elçi her gece ağlayarak uyanıyordu. “Babamın böyle hayalleri olmasaydı,” diyor.
Bir cuma günü dış işleri mensupları olarak, büyük elçiliğe gidecek, dönüşte namaza katılacak ve köşke geleceklerdi. Elçi en arkadan çıkıyor ve son hareket edecek olan lüks araca biniyor. Arkadaşı kendi aracınla gelseydin, diye çıkışıyor. Elçi ne gerek var bir yere oturdum yeter, diyor.
Namazdan sonra köşke dönüyorlar. Elçi bu kadar şatafat gerekmez, diye itirazını yüksek sesle yapıyor. Müdür tarafından ikaz ediliyor. “İtibardan tasarruf olmaz,” diyor. Müdür kolejde bir sınıf arkasından gelen öğrenci. Bu öğrenci daha çabuk yükselmiş, doçent olmuş, diyor.
Altlarındaki lüks araçlarla “Şehirdeki konvoy” olayına katılıyorlar.
Elçi gördüklerine ve öğrendiklerine inanamıyor. Üç maaşlı görülüyor fakat elçilik maaşının bile üçte ikisini alıyor.
Bir hafta sonra amiri çağırıyor ve eşyalarını toplamasını istiyor. Bu arada elçi bir yıldır uğraştığını ve genel müdürün mezun olduğu okulu öğrenemiyor. O gün diplomasız genel müdür; elçiyi kovuyor. Elçi teşekkür ederek ayrılıyor.
Babasına gidiyor ve üniversite sınavına katılacağını ve tıp okuyacağını söylüyor. Ayrıca yemin ediyor, hak ve adaletten ayrılmayacağım,” diyor.
Rüyalarını birleştirdiğinde, üniversite hazırlığı için çok sıkıntılı günlerin yeni başlayacağının farkında oluyor.
Hasan TANRIVERDİ