Ben Ahi Evran…
Bana kısaca “Ahi Evran” deseler de sıl adım Şeyh Nasîrüddîn Mahmud Ahî Evran b. Abbas’tır. Ben ki sanatkâr ve zanaatkârların piriyim. Yolumuz kardeşlik ve fütüvvet yoludur. Yolumuz İslâm, iman ve irfan yoludur. Hırs ve tamahkârlığın, bırakın bize uğramasını, etrafımızdan bile geçemezler. Zira paylaşmak en büyük şiarımızdır bizim. Yanımızdaki komşu esnaf siftah yapmamışsa bize gelen ikinci müşteriyi tereddütsüz ona göndeririz. Çünkü “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” diyen şanlı bir peygamberin ümmetiyiz biz.
Ben Ahi Evran…
Anadolu’da ekonomik gelişme, refah ve toplum düzenini sağlamış Ahilik Teşkilatı’nın kurucusu ve önderiyim. Ahilik, dürüstlük, dostluk, kardeşlik, sevgi, saygı, hoşgörü, yardımlaşma ve dayanışma demektir. Bilginin sanat ile birleşimidir. Vatan savunması da Ahiliğin kuruluş amaçlarından biridir.
Ben Ahi Evran…
Hayatım boyunca ilimle ve eğitimle uğraştım. Zenginle fakir, üretici ile tüketici, halk ile devlet arasında iyi ve sağlam ilişkiler kurarak birlik ve beraberliği, sosyal adaleti ve dayanışmayı sağlamak için çalıştım. Yüzyıllar sonrasını aydınlatan 20 kadar eser bıraktım.
Ben Ahi Evran…
Debbağların, yani deri işlemecilerinin piriyim. Besmelenin bereketiyle başladım her işe. Bereketli bir ömür sürdüm çok şükür. Her zaman iyi insan olmaya çalıştım. Başkalarından hoşgörü beklemek yerine, hoşgörülü oldum hep. Merhamet avcılığı yapmak yerine, merhametli bir insan olma gayreti içinde bulundum.
Ben Ahi Evran…
Nefes aldıkça iyi huylu ve güzel ahlâklı olmaya çalıştım. İşimde ve hayatımda kin, hasetlik ve gıybetten daima kaçındım. Ahdimde, sözümde ve sevgimde samimi ve vefalı oldum.
Ben Ahi Evran…
Daima gözümü, gönlümü ve kalbimi tok tutmaya çalıştım. Gözümü ve gönlümü haramdan sakındım. Şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmayı her şeyden önde tuttum. Cömert, ikram ve kerem sahibi olmayı her şeyin üstünde gördüm.
Ben Ahi Evran…
Küçüklere karşı sevgi dolu, büyüklere karşı edepli ve saygılı olmayı yeğledim. Alçakgönüllü olmak, büyüklük ve gururdan kaçınmak yegâne şiarım oldu. İnsanların ayıp ve kusurlarını örtmek, gizlemek ve suçları ne olursa olsun onları affetmek benim hayat en büyük felsefemdi. Hiçbir zaman insanların hatalarını yüzüne vurmadım.
Ben Ahi Evran…
Dost ve arkadaşlara karşı tatlı sözlü, samimi, güler yüzlü ve güvenilir olmayı tercih ettim. Gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı ziyaret etmek benim en büyük zevklerimdi. Herkese iyilik yapmak, Allah’tan iyiliklerini istemek dualarımın olmazsa olmazıydı. Öte yandan yapılan iyilik ve yardımı hiçbir zaman başa kakmadım. Ulu orta yerde söyleyip de onları incitmedim. Canım tenimde durdukça Hakk’a, hukuka ve hakkaniyete riayet ettim.
Ben Ahi Evran…
Osmanlı’nın manevî bir neferiyim. Adil, ahlâklı, ilkeli ve sevgiye dayanan Osmanlı Devleti, tarafımızdan açılan ahilik (kardeşlik) yolunu yol ettiği için üç kıtaya örnek bir adaletle hükmetti. Ezenin değil ezilenin yanında oldu. Zalimi değil mazlumu korudu. Onun için ömrü uzun ve bereketli oldu.
Ben Ahi Evran…
Sevgisizliğe ve hırsa, kine ve hasede boğulmuş bugünkü insanları bundan sekiz asır evvel açtığım ahilik yoluna bekliyorum. Bu yok ki hak ve hakikat yoludur. Bu yok ki Kur2an ve sünnet yoludur. Yunusların ve Mevlânaların da yürüdüğü nurlu yoldur. Kurtuluş, Hakk’ın razı olduğu bu fütüvvet yolundadır. Ancak bu yolla aydınlığa ve gerçek huzura kavuşursunuz.
Ben Ahi Evran…
Ben ki 90 sene Hakk ve hakikat penceresinden baktım dünyaya. Hayatı bir imtihan vesilesi olarak gördüm. Hep yolcu ve gurbette saydım kendimi. Fatih’in fethettiği, Yavuz Sultan Selim’in 22 yıl vali olarak yönettiği, Kanunî’nin doğduğu Trabzon’un Boztepe’sinde bana bir mezar (makam) tahsis etmiş olsalar da aslında ben memleketim olan Kırşehir topraklarında medfunum. Sağ olsun Trabzonlu sevenlerim ve kardeşlerim benim adımı Erdoğdu’nun hakim bir tepesinde kurulan ve şifa dağıtan Kalp ve Damar Hastanesi’nde yaşatıyorlar.
Ben Ahi Evran…
Şimdi Kırşehir’deki ebedî istirahatgâhımda ahiret sabahını bekliyorum.