Serseri mayınlar, çaresizliğin hüküm sürmeye başladığı, savaş ortamından yola çıkmış ve Karadeniz’in engin sularına dalmışlardı.
Bu esrarengiz cisimler, dalgalara aldırış etmeden, serbest kalmanın keyfini sürerken, acımasızdılar. Masum bir görüntüleri de olsa kötü niyetle halatlarından çözülmüşlerdi.
Mayınlar da ormanın zehirli mantarları gibiydiler. Dalgalarla hareket ederken, bir şeyin dokunması durumunda onu havaya uçurması işten bile değildi.
Suyun çalkalanmasıyla gezinen mayınlar, önüne geleni selamlayıp geçiyordu. “Bana dokunmayın,” sloganıyla kendini ele verirken, keyfinin tıkırında olduğunu bildiriyordu.
Serseri mayınlar, soğuk sularda, gösteri yapar gibi davranıyor fakat su yüzeyine çıkmıyor ve alttan hareket ediyordu. Dokunmayın hatta yan bile bakmayın, ifadesi sonucu kötülüğün temsilcisi olduğunu belirtiyordu.
Mayınlar, dokunduğunuzda dünyayı bir daha görmeniz hayal olur. Çünkü suyla havaya uçar, sonra dibe çökersiniz, der gibi suda batarak görünmez oluyordu.
İnsan onları hissettiğinde bile içine korku salınırdı. Bununla da kalmayıp dalganın hareketiyle birlikte kaybolması korkuyu daha ileri götürüyordu.
Mayınları suyun üzerinde gözlemek veya takip etmek mümkün değildi. Çünkü suda görünme riskini alt katmanlarda gizlenmeyi tercih ederek en aza indirgerdi. Böylece gizli kalıp kendisine dokunulmasını isterdi.
Serseriler, kötülük mayasıyla yoğrulmuş ve ılık külde bekletilmişti. Mayalanan mayın fırınlanmış ve patlamaya hazır hale getirilmişti. Öyle bir mayası vardı ki, onları hiç kimseyi tanımaz hale getirirdi. Kendine bu özellikleri aşılayana bile yaklaşma, diyebiliyordu.
Görüntüsündeki sahteliği meziyet kabul eden mayınlar, sularda fazla çalkalanmam diyebiliyordu. Kindar ruhlu bir kişinin, halattan kurtardığı serseriler, karşısındakini yok edecek şansa sahipti. O halde onların aylaklığına aldanmamak gerekirdi.
Esasında aylaklık, onlara verilen kötülükle ilgili bir roldü. Bunların yüzyıl da geçse kötülükle ilgili duyguları aşınmıyordu. Yani her an dokunanı yakarım, diyordu.
Mayınların ilk ve son basamaklar arasında tercih yapmasına gerek yoktu. Her basamakta aynı tepkiyi verecekti. Tanımam bilmem fakat dokunmaları yeterlidir. Kime değersem, parçalarım, derdi.
Mayınlar şekillerinden dolayı sevildiğini de bilseler asla sevmezlerdi. Bu konuda yaban sülüğüne benzerlerdi. Mayalar biyokimyasal olarak kötülüklerini katlanan, maskesiz serserilerdi. Tutkulu değildi şekilleri değişmezdi. Burnuna ipi bağlayıp peşinden çekebilirdin, yalnız dokunma olayı normal değildi.
İnsanları asla anlamaya yanaşmaz, dişlerini geçirmek için de kimseyi aramazlardı. Uyum sağlamak diye bir dertleri yoktu. Sistemleri ilkel fakat yıkımları yüksek perdedendi.
Fonksiyonları yok etmek üzerine geliştirilmişti. Onun için güçleri inanılmazdı.
Dokunanı yok ederken, kendi de yok oluyordu.
Hasan TANRIVERDİ