Dinimize göre bir kazancın helal ve temiz olabilmesi için dinen meşru olan iş ve faaliyetlerden elde edilmiş olması gerekir. Meşru olmayan iş ve faaliyetlerden gelir elde etmek haram olduğu gibi bu yollarla kazanılan mal ve paranın kullanılması da caiz değildir.
Bir kimse, Allahü Teala’nın emrettiği için çalışır, rızkını helal yoldan ararsa, ezelde belli olan rızkına kavuşur. Bu rızık, ona bereketli olur. Bu çalışmaları için de sevap kazanır. Eğer, rızkını Allahü Teala’nın yasak ettiği yerlerde ararsa, yine ezelde ayrılmış olan o belli rızka kavuşur. Fakat, bu rızık ona hayırsız, bereketsiz olur. Rızkına kavuşmak için kazandığı günahlar da, onu felaketlere sürükler.
Bu konuda Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.”(Bakara Suresi Ayet 168)
Bir hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurur: “Hiçbir kimse kendi elinin emeğinden daha hayırlı bir lokma yememiştir. Allah’ın Peygamberi olan Davut aleyhisselâm da kendi elinin emeğini yerdi.”(Buhâri)
İslam dini, insanların hayatlarını çalışarak kazanmalarına büyük önem verir. Bunun için İslam‘da kişinin, kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdürebilmesi, çoluk çocuğunun nafakasını temin etmesi amacıyla meşru yoldan çalışıp kazanması da, tıpkı ilim öğrenmek gibi, farz kabul edilmiştir. Kul hakkına girmeyi ve kul hakkı yemeyi de dinimiz men etmiş haram kılmıştır.
Helal kazanç, ticari, ekonomik ve hizmet sahasında “meşru çerçevede” yapılan faaliyet sonunda elde edilen gelirdir. İslam dini “meşru çerçeve” içerisinde yapılan her türlü çalışmayı destekler; tembelliği, boş gezmeyi, dilenmeyi de yasaklar. İslam, kazanç yolları konusunda önemli bir ilke olan “meşruiyet” prensibini esas alarak hırsızlık, gasp, faiz, zina, kumar, rüşvet gibi kazanç yollarını yasaklamıştır.
Allah’ın huzuruna kul hakkı ile çıkmanın, çok ağır bir vebâli vardır. Çünkü böyle bir günahın Allah tarafından bağışlanması, hak sahibinin affetmesi şartına bağlanmıştır. Hak sahibi, hakkını almadıkça veya bu hakkından vazgeçmedikçe, Allah kul hakkı yiyenin bu günahını affetmeyeceğini beyan etmiştir.
Allah Resûlü (sav) bir hadisi Şerif’inde şöyle buyuruyor:
“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, bir kişi Allah yolunda öldürülse, sonra diriltilip tekrar öldürülse, sonra diriltilip tekrar öldürülse, üzerinde bir borç varsa, borcu ödeninceye kadar Cennete giremez.”
Rızkın haram yoldan kazanılması Allah’ın rızasına, dua ve ibadetlerin kabulüne de engeldir. Efendimiz (s.a.s) bu durumu bir hadis-i şeriflerinde şöyle anlatır: “Bir kimse Allah yolunda uzun seferler yapar da saçı başı dağınık toza toprağa bulanmış vaziyette ellerini gökyüzüne açar ve “yâ rabbi yâ rabbi” diyerek dua eder. Hâlbuki onun yediği haram, içtiği haram, gıdası haramdır. Böyle birinin duası nasıl kabul edilir!”( Müslim)
O halde Allah‘ın bizlere helâl olarak bahşettiği rızkımızı kendi ellerimizle harama çevirmeyelim. Kendimizi ve aile huzurumuzu haram kazançla tehlikeye atmayalım. Asla kul hakkına girmeyelim, kul hakkını çiğnemeyelim. Kul hakkını ihlal etmişsek helalleşmeden Allah’ın huzuruna çıkmayalım! Peygamberimizin şu hadisini de kulağımıza küpe edelim:
“Kıyamet gününde insan, malını nereden kazanıp nereye harcadığının hesabını vermedikçe Allah’ın huzurundan ayrılamayacaktır.”(Tirmizi) Kazancınız helal Cumanız da Mübarek Olsun !