Vefa kelimesini bilmeyen veya duymayanımız yoktur. Lafzen tam olarak izahta güçlük çeksek bile ruhen anlarız kelimenin manasını.
Aslına bakılırsa günümüzde eskiye nispetle epey azaldı. Ancak hala mevcudiyetini devam ettirmesi tekrar eski şaşaalı günlerine dönme umudunu taşıyoruz. Ola ki yeniden filizlenip, neşv ü nema bulur da insanlık adına mühim bir gelişme olur.
…
Bazen yeni yerler görmek ve gördüğüm o yerlerde bazı gözlemler yaparak intibalarımı yazma gibi bir alışkanlığım var. Her ne kadar “Tebdili mekânda ferahlık vardır” düsturunu şiar edinmiş bir anlayışın müntesipleri olarak yokluk âleminde varlığımızı sürdürüyor olsak da bazen “mekân” değişikliği kolay olmuyor. Zaman ve imkân müsait olmaya biliyor. Ben de müsait olan vakitlerimde seyahat etmeye gayret ediyorum.
Bundan bir hafta önce Samsun’un Vezirköprü ilçesinden Sinop’un Durağan ilçesine doğru hareket ediyordum. Yolu yarılamıştım. Yanımda küçük kızım da vardı. Sağ tarafımızda bulunan baraj gölü muhite farklı bir güzellik katıyordu. Biz de ara sıra kısa molalar vererek fotoğraf çekiyorduk.
Seyahat esnasında yine durmuş kendimizce fotoğrafı çekilecek yer araştırırken bir köpeğin gezindiğini gördük. Yakınlarda ev falan yoktu. Hatta o zamana kadar kilometrelerce yol gelmiş bir hayat emaresi görmemiştik. Belli ki terk edilmişti.
Köpeğin halinden aç ve susuz olduğuna dair kanaat getirdik. Etrafta onun yiyebileceği bir şey yoktu. Hangi vicdan mahrumu onu oraya bırakmıştı bilmiyorduk. Çünkü oralarda ortama müsait bitkiler hariç canlı yaşaması mümkün değildi.
Kızımla ne yapacağımızı düşünürken seyahat esnasında yol azığı olarak hazırlanmış peynirli börek aklımıza geldi. Önce yiyip yemediğini anlamak için bir parça verdik. Daha yere düşmeden midesine indirdiğini görünce hem üzüldük hem sevindik. Üzülmemiz hayvanın olması aç olmasından kaynaklanırken sevinmemiz en azından ona verecek ve onun da yediği bir şeylerin olmasıydı.
Yol azığımız olan yiyeceğimizi onun rızkı ve nasibi olduğunu düşünerek orada bıraktık. Ancak su için neler yapacağımızı düşündük ama elimizden bir şey gelmedi. Çünkü sularımız şişe içindeydi ve bir hayvanın bundan faydalanması mümkün değildi.
En azından karnının doyacağını düşünerek oradan ayrıldık. Birkaç kilometre yol aldıktan sonra fotoğraf çekmek için bir yerde durduk. Kendimizce bazı yerlerin fotoğrafını çekip arabaya bindiğimizde daha önceki köpeğin bize doğru koştuğunu gördük. Hayvancağız kendisine yardım ettiğimizi mi düşündü bilinmez. Ancak o kadar yolu tepmişti. Malum araba ile üç-beş dakikada bile epey yol alınır.
Sonra bir köpeğin ne kadar vefalı olduğuna dair kanaatim pekişti. İnsanlar için kullanılan “Yemek yediği kaba tükürmek” tabiri belli ki diğer canlıları ilgilendirmiyor. Hele de köpekleri hiç ilgilendirmiyor.
Daha sonra diğer canlı türlerinin insanlara benzemediğine sevindim. Ya onlar da insanlar gibi olsaydı nic’olurdu dünyanın ahvali.
Bütün bunları düşünerek seyahatimize devam ettik.