Bulutların hareketliliğini görünce geri döndüm ve yağmurluğumu çantama koydum. Biraz zaman kaybetsem de saatinde, gemiye yetiştim. Kitabımı gönderilen adresten alacaktım.
Adres yazılı kâğıdı, bir defa daha okudum. Gemiden indikten sonra sorarım, diye stres yapmak istemedim. Çünkü hemen geri dönmem gerekiyordu. İçimdeki düşünceleri yorumlayarak Kadıköy rıhtımına vardım.
Adresi sormak için köşedeki memura yaklaştım. İyi günler memur bey dedim. Kâğıdı okuduktan sonra eliyle işaret etti. “Ana yoldan yukarı çık ve öküzün kuyruğunun gösterdiği yöne doğru yürü ortalama elli adım sonra mağazaya rastlarsın,” dedi.
Öküz heykeline varacağım, kuyruğunun gösterdiği caddeye yöneleceğim. Tahminen elli adım sonra kenardaki giyim mağazası, karşına çıkar, dedi.
Heykele doğru yürüdüm. Cadde yenilenmiş onun için tanıdık gelmedi. İlk defa görüyor, gibiydim.
Öküz heykeline doğru yürümüyor, adeta koşuyordum. Aynı zamanda mağazalara da dikkat ediyordum. Şansıma yağmur gemideyken gereğini yapmış, caddeler su birikintileriyle kaplıydı. Yine de yağmurluk işe yaradı.” Görmeyeli Kadıköy’ün yolları bozulmuş,” dedim.
Hedefime odaklanmış ve kalabalığa aldırış etmeden ilerliyordum. Arada çarptığım insan da oluyordu. Bu konuda çantam suçluydu.
Öküz heykeline vardığımda sevinemedim. Çünkü, kuyruğun gösterdiği caddeye doğru elli adım yürümem gerekiyordu. Öküzün kuyruğu başına doğruydu. O halde kuyruğun gösterdiği yöne yürüyecektim. Öküzün başı da geldiğim caddeyi işaret ediyordu. Bu durumda geri dönmem gerekiyordu.
Yeniden düşündüm, öküzün kuyruğuna bir türlü karar veremedim. Kuyruk ne tarafı gösteriyor.
Geri döndüm ve elli adım yürüdüm. Giyim mağazasına denk gelmedim.
Heykele tekrar yaklaştım ve kuyruğun yönüne baktım. Kuyruğun yalnız uç kısmı, sağ taraftaki caddeyi gösteriyor diye o yöne gittim. Yürüdüm ve mağaza yerine kuyumcuya vardım. Moralim bozuldu. Zamanında geldim fakat kuyruğa takıldım.
Kuyruğun yönü diye öküzün kıçının dönük olduğu caddeye doğru yürümeye başladım. Saate yakın oyalandım. Sağ tarafta giyim mağazasını gördüm. Mağazaya yürüdüm. Öküzün kıçı işe yaradı, dedim. Selam verdim. Mağaza sahibi, arkadaşımın paketi bırakıp gittiğini söyledi.
Gemiden buraya on dakikada geldim. Fakat öküzün kuyruğunun yönünü belirleyebilseydim, dedim. Kuyruk yerine kıçı diye tarif etselerdi doğrudan gelirdim, dedim. Mağaza sahibi güldü, kuyruk boynuzlara doğru değil mi? diye sordu.
“Öküzün kuyruğuna yönünü ayarlarsan, saatler değil yılların kaybolur.” Dedim ve güldük.