Güneşleniyordum.
Az ilerimde kumlara bağdaş kurmuş iki üç kadın aralarında konuşuyorlar. Her ikisi de anladığım kadarıyla evliler. Konuları ihanet üzerine.
Biri diyor:
“Birini bulduğum an benimkini boynuzlamak boynumun borcudur.”
Öfke burnumun ucuna sızıyor. Başımı kaldırıp nazar ediyorum o konuşana. Umursamıyor bile. Bu kez diğeri sözü alıyor.
” Aşık olursam ben de…” Diyor.
Eh kadınlar böylesi yeşil ışık yakalarsa erkeklerin vay haline…
Çekirdek ailelerin köklerine kırağı düşmüş sanki.
Kulaklığı arıyorum. Müzik dinlemek en iyisi. Duymam böylece onları. Ararken söze üçüncü kadın gelip katılıyor etik olmayan sohbete:
” Valla bana ayda en az on beş bin lira yatırana aşık olurum.”
Gülüşüyorlar…
” Neden ki!” Diye soruyor biri.
Yüzüm kesekağıdı gibi buruşuyor o esnada. O kadına öyle bir bakış atıyorum ki köpek bile utanır… Ama kadın umarsız. Saçlarını savuruyor bir de…
” Manikür, pedikür, makyaj ve masaj salon giderlerime anca yeter….”
Tövbe tövbe..!
Yılanın sevmediği ot deliğin dibinde bitermiş. Biraz daha kalsam tartışacağım onlarla. Sergimi alıp kalkıyorum. Giderken kelam etmeden duramıyor dilim:
” Sizin yüzünüzden onurlu kadınları anlayamıyor erkekler.. Boynuzlu kadınlar sizi!”
Susuyorlar birden…
Gülüşmeleri de kesiliyor.
Bu kez ben umursamıyorum onları.
Uzaklaşıyorum o sahilden…
Evli kadınlar kocalarını boynuzlamak isterlerken sevgilileri düşünüyorum. Ya onlar nasıl bir ruh halindelerdir, diye?
Geçmişten bir söylem akisler çiziyor gözlermde…
“Sevgili askeri alaya benzer. Sevgilinin gönlünü hoş etmeyen bir albay alayı yönetemez!”
Bu söylem rahmetli büyüğümüz yazar, avukat, şair ve emekli Alb. Osman Türkoğuz’a aitti.
Onun da adına şiirler yazdığı, sevdiği bir Sarıgül’ü vardı.
Zaman zaman aklıma gelince;
” Sadece sevgili mi, ya eş idare edilirse, onun da gönlü hoş edilmiş olsa koca bir ordu idare edilmez mi?” Diye de bu söz üzerinde düşünmüşümdür.
Işık içinde uyusun.
Emine Pişiren/Akçay