Dalgaların kıyıya attığı yosunlar, bahçelere “Gübre” oluyordu. Bahar girdiğinde, yosunu bahçeye taşır, yağmurlu bir havada ise sebzeliğe dağıtırdık. Yosunların mineralleri sebzelerin büyüme ve meyvelerin olgunlaşmasını sağlardı.
Yosunların eve kadar taşınması ilk bakışta zor gibi görünse de toprağa olan yararı düşünüldüğünde kolaylaşırdı.
Sepetleri doldurur sırtlanırdık. Eve kadar götüremeyeceğimizi anlayınca bir kısmını boşaltırdık. Şoseyi geçip patikaya girmemiz gerekiyordu. Yoldan geçmekte olan bir taksiden korna sesi el sallama ve ileride durmasıyla bize doğru iki çocuk koştu.
Dayının çocuklarıydılar. Onlara sarıldık, çok mutlu olduk. Bizi şehirde sorup annemi ziyarete geleceklermiş. On yıl önce göçmüşler ve ilk defa memlekete geliyorlardı. Kardeşim onlarla eve gitti. Ben de çocuklarla sepeti aldım.
Evde misafirlerimize tekrar hoş geldin dedik ve hasret giderdik. Annem ve babam da çok memnun oldular. Yoksa bizi görmeden mi gidecektiniz, dediler. Dayı, çarşıda sorup gelecektik, dedi. Size uğramadan gider miyiz? Dedi. Çocuklar ile okulu konuştuk. Okullarının farklı yanları varsa söyleyecekleriniz, dedik. Okulu beğenmişler. Yörenin arazi yapısının farklı olduğunu anlattılar.
Toprak geniş yağmur az, barajlardan su temin ediliyor. Yazlar kurak ve sıcak. Köy evleri bir arada. On beş gün olmuş geleli. On gündür köyden çıkmamışlar. Köyün yolları düzenlenmiş. Ayrılıp şehre bizim gibi göçen olmuş. Yalnız hayatlarından pek memnun değillermiş.
Gözden uzak olan gönülden de uzak oluyor. Egede sığınacak bir liman bulduk. Dayı akşam dışarıda kalmak istemedi. “Geceler mucizelere gebedir,” dedi. Babam “Hem umudun ve hem de hayal kırıklığının ne demek olduğunu iyi biliriz,” dedi. Köylerimiz güvenli, çünkü herkes birbirine akraba. Akraba olmayan yok gibi. Onun için buralarda hiçbir olayın olacağını sanmıyorum, dedi.
Annem kardeşini göndermedi. On senedir görmüyoruz yarın da beraberiz. Dayı, abla yarın bize izin vereceksiniz, dedi. Annem dünyanın derdi bitmez. Vadesi gelen gidiyor. Ölenle ölünmüyor. İnsan kendini acıların çirkin yüzüne teslim etmemelidir.
Dayı bize de akıl veren çok oldu ama dinlemedik ve gittik. İyi de etmişiz. Çünkü geniş bir arazinin üzerindeyiz. Çalıştığımızın karşılığını alabiliyoruz. İçecek suyumuz oradaymış dedi.
Dayı, “Bazen hayaller gerçekleşiyor. Allah hayırlısını versin. Oradaki köylülerle ortak dilimiz çok değil ama kötü insanlar da değiller,” dedi.
Annem “Yine de gurbettesin,” dedi.
Hasan TANRIVERDİ