Eskiden köy evleri tek katlı ve bahçeli olduğundan çatısı görünürdü. Evlerin tamamı kiremitle kaplanırdı. Şehirde apartman sistemi daha çok olduğundan çatılar görünmezdi.
Tek katlı evlerin bahçeleri olurdu. Zaten köylerde beton görmek imkânsızdı. Her taraf toprak, çimen ve muhtelif bitkilerden meydana gelirdi. Hava temiz, su berraktı.
Zamanla çatılar, kiremit harici şeylerle kapatıldı. Çinko ve benzeri şeylerdi. Hatta “onduline” denilen örtücüler moda olunca kiremitler yavaş yavaş el etek çekmeye başladı hayatımızdan.
Zaman ilerledikçe köylerde de çok katlı binalar göğe doğru yükselirken çatısının örtülü olup olmadığı anlaşılmadı. Yani bir beton yığını mavi gökyüzünü istila etmeye başladı.
Zaman içerisinde binaların nelerden yapıldığından çok kat sayısı ve mevkii konuşulur oldu.
İki sene önce Taşova ziyaretim sırasında yolum Güvendik’e (Herizdağ) düştü. Köye yaklaştıkça Taşova’ya kuşbakışı bakar olduk. Biz yükseldikçe şehirden uzaklaşıyor, rakım artıyordu. Nihayetinde Güvendik’e ulaşmıştık.
Zirveden şehri yani Taşova’yı hayranlıkla seyre dalmışken tepeden de bakmanın avantajıyla evlerin çatılarını da görüyordum. Bir mahalleye yüksekten bakmanın ne olduğunu ilk defa görüyordum. Evlerin üzerindeki kırmızı kiremitler beni çocukluk yıllarıma götürdü.
Hem Taşova’yı tepeden seyrediyor, hem de kiremitli evlere bakıp çocukluk hayalleri kuruyordum. Evin önlerinde oynadığımız günler geldi hatırıma. Bazen toz toprak içinde kalırdık. Bazen yara beri içinde olurduk. Çocukluğun verdiği huzur ve mutlulukla dönerdik evlerimize.
Bütün bunları hatırlamışken Güvendik köyündeki çocukların da aynısını yaptıklarını hayal ettim bir an. Taşova’yı çepeçevre saran karşı tepelere bakarak diğer tarafları hayal eden Heriz’li çocukları düşündüm. Sakin saki akan Tozanlı’ya bakarak hayal kuran Heriz’li gençler geldi aklıma. Kıvrım kıvrım yükselen yolları görünce, taştın olmadığı zamanlarda o yolları yürümüş yaşlıları hayal ettim.
Kırmızı kiremitler bir tarihin özetini yapıyordu bana.
Misafir olduğumuz yerde Berat’ın dinlenmiş çayını yudumlarken zaman eriyordu hayallerle birlikte.
Sonunda önce Taşova’ya daha sonra da Ünye’ye ulaşmak için yola koyuldum. Damağımda Berat Uslucan’ın çayının lezzeti, hayalim de geçmişimin eşliğinde koyuldum yola.
Bir daha görüşme temennisi ile ayrıldım Taşova’dan. Bir daha ne zaman gelirim bilmem ama Güvendik köyündeki kırmızı kiremitli evler uzun zaman hayalimin misafiri olacak.