Temel, hanımına ve kızına aşı için, randevu aldığı günün saatinde, sağlık merkezine vardılar. Randevuları olduğu için aşı olmaları garantiydi. Bildiğinden şaşmayan biri olarak, Temel ailesi aşı merkezine büyük bir heyecan ve gururla girdiler.
Temel, hanımına biz de elmaya aşı yapardık ama tutmazdı. Bakalım bunlarınki tutacak mı? Derken küçümser bir hava yaratmak istedi. Hanımı da “Elbette tutar teknik gelişti,” dedi. Temel hanımına biraz sinirli bakıyor ve “Biliyoruz geliştiğini fakat hangi aşıyı yapacaklarını bilmiyoruz,” dedi.
Hanımı ne demek hangi aşı, ciğer aşısı yapılacak, diyor. Temel o aşıyı duymadım. “Çiçek, kalem, göz ve yaprak aşısı yapılır, ciğer senden duyuyorum. Yaparsın kalem aşısını bağlarsın ona toprağı ve aşı tutar. Temel, kalem aşısını yapan aşıktır derlerdi eskiden. Bakalım burada ne yapacaklar. Hanımı Temele ters baktı. Ya sen kime aşıktın, dedi. Temel hanımının koluna girdi ve belli olmuyor mu? Dedi. Hanımı aşıdan sonra aşevinde mi limonata içeceğiz, diye sordu.
Temel bir an önce kalem aşısı olalım da bu illetten kurtulalım. Hanımı mikrobun neden daha sonra insanı yakalamıyor? diye sordu. Temel “Yakalayamaz kalemin ucu pis mikrobun gözüne batıyor,” dedi. Temel “Allah’ın bildiğini kuldan saklamam, aşı işlerini bilmesem gelmezdim,” dedi.
Temelin adı okununca bilmiş pozlarında kalktı ve aşı odasına gitti. Hemşire hoş geldiniz, dedikten sonra, kolunuzu açınız, dedi. Temel bekledi ve kolunu açmadı. Hemşire beyefendi kolunuz, dedi. Temel baktı ve tepki gösterdi, aşıyı burundan olacağım, dedi. Çünkü mikrop koldan değil burundan giriyormuş, diyor doktorlar. Hemşire Temel’i ikna edemeyince doktor geliyor ve aşının sıvısının omuzdan aşağı indiğini ve burun bölgesine gittiğini söylüyor. Temel ikna olmasa da aşıyı oluyor. Doktora soruyor ne aşısı oldum? Doktor elindeki kaleme bakıyor ve kalem, diyor. Temel dışarı çıkıyor. Hanımına da gülerek ve demiştim, diyor.
Temel hanımına, bu işte bir kolaylık buldular ama anlamadım, diyor. Biz toprakla bunlar pamukla aşı yerini kapattılar diyor. Hanımı da sen teknikten ne anlarsın diyor. Hanımının adı okununca kalkıyor ve Temele bakıp adın okununca bilmiş havasına girdin, bak işte beni de okudular.
Hanımı aşı odasına girince doktor, teşekkür ederiz, diyor. Aşı olup bu illetten kurtulacaksınız, diyor. Hanım, “Kurtulmuyoruz, mikrobun, sülalesi genişmiş. Birisi geberdiğinde diğeri onun yerini alırmış,” diyorlar. Doktor kolunu, diyor. Hanım, ciğerlere inermiş benim de göğsüme aşı yapın. Belki göğsüm açılır da Temelin bizlere verdiği darlığı da çekmem, diyor. Hanımı doktora bakıyor ve düşmana göğüs gereriz diyor. Göğsümüzü gere gere zaferleri kazandık, diyor. Doktor hanıma beyinizle aynı yöreden misiniz? Diyor. Hanımı “Hayır akrabayız,” diyor.
Doktor “Sana da omuzdan ciğere giden aşı yapalım,” diyor. O zaman benimki göz aşısı olsun. Kalem istemiyorum diyor. Doktor aşısını yapıyor ve hanım dışarı çıkıyor. Hanımı Temele göz aşısı olduğunu böylece göze de gelmeyeceğini söylemiyor. Yalnız aşının omuzundan ciğerlerini bulacağına inanmıyor. Aşı omuzdan ciğerini ararken, mikrobu da nasıl rastlayacakmış, diyor.
Hemşire, Temelin kızının adını okuyunca, kâğıdı bırakıp, doktora bakıyor ve gitmeseniz iyi olur, diyor. Kızı kızakta kayar gibi odaya giriyor. Doktor kızım kolunu açar mısın? Diyor. Kızı isteğim kalbime ilacı vermeniz diyor. Doktor o zaman omuzundan kalbine gönderelim ki yolda oyalanmadan mikroptan önce varsın. Kız kabul ediyor ve aşının çiçek olmasını istiyor. Doktor şırınganın üzerindeki çiçeği gösteriyor ve aşıyı yapıyor.
Hanımı Temele, bir şey diyeceğim ama kızmayacaksın, diyor. Ben göz, kız da çiçek aşısı oldu. Temel; biliyordum sizin bir bildiğinizin olduğunu. Sizi kim kandırmışsa benim kalem aşımı olmadınız. Bakalım hangimizin aşısı daha kolay tutacak, diyor.
Hasan TANRIVERDİ