Tek solukta çıktım,” Dedi ve yanıma oturdu.
“İkinci gemiyi bekleseydin, soluk soluğa kaldın,” Dedim.
“Zorlandım ama sonuçta yetiştim,” Dedi.
“Bu da bir başarıdır. Her şeye rağmen yarım saat önce Kadıköy’e çıkacaksın,” Dedim.
Doğru insan bazen düşünemiyor, işe yetişmiyorsun. Hava da güzel, o hâlde ne koşuyorsun.
“Duygusal davranışlar, aklı geri plana atan düşünmeden yapılır,” Dedim.
Böylece yanıma oturan beyefendinin soluklanmada geçirdiği zorluğa açıklık getirmeye çalıştım. Görevimi ve çalıştığım yeri sordu. Görevimi ve çalıştığım yeri açıkladım,” “Tebrik ederim, öğretmen olmak kolay değil,” dedi.
Emekli olduğunu, oğlunun ABD ‘’de çalıştığını açıkladı. Durumunun iyi olduğunu ABD’de evim var dedi. Emekliyim deyince, dikkatli baktığımı fark etti. “Niçin öyle baktın” dedi. “Genç ve dinç gördüm, aman nazar değmesin,” dedim.
Kilo problemi olmadığı belliydi. Saçları sarıya çalıyordu. Yüzü solgun ve kırışmamıştı. Düzgün giyinmişti. Emekliler kravat pek takmazlar, dedim. “Alışkanlıklarımı bırakamıyorum,” Dedi. Üniversite hazırlıkta çalıştığımı söylediğimde, heyecanlandı, oğlunun kızı da ABD’de bir üniversiteye girecekmiş.
Amerika’da çok kalmadığını, “Hanımıyla Ülkeme hemen koşup geliyoruz,” dedi. Niçin orada kalmıyorsunuz? Diye sordum. Herkes oraya gitmeye çalışıyor. Oğlunuzun ayrı sizin ayrı eviniz varsa kalın orada,” Dedim.
Bu arada gayri Müslim olduğunu da söyledi. “Herkesin inancı kendine,” dedim.
Eminönü Kadıköy yolculuğumuz, güzel bir sohbete dönüştü. Samimi duygularla devam etti. Beyefendi Amerika ile ilgili bir de fıkra anlattı. Orada insani ilişkiler, çok soğuk dedi. Böylece niçin orada duramadığına açıklık getirdi. Devam etti. “Türkiye’de doğdum. Türk vatandaşıyım. Türk insanı sıcak kanlı, hoş sohbet, samimi, içi dışı bir olan ve kötülük düşünmeyen bir yapısı var. Bende böyle bir yapıyı seviyorum. Böyle bir yapıda doğup büyümek önemli bir ayrıcalık, dedi. Bizim de kanımız Türk Milleti gibi kaynıyor, dedi. ATATÜRKÜN millet tanımı da budur, dedim.
Amerika’ya gidiyoruz sıkıcı, kimseyle konuşamazsın, dışlarlar. Hiç toleransları olmayan bir yapıdalar. Ölsen sana bakmazlar. Burada komşum ayağı kayıp düşüyor. Burnunu kırıyor ve alıyorlar hastaneye sarıp sarmalayıp eve getiriyorlar. Çocuklarının haberi olmuyor. Böyle bir davranışı kim yapar.
“Şu anda yarım saat içerisinde seninle samimi ve dostça konuştuk. Orada bir sene kalsam, senin gibi konuşacağım bir kimseye rastlamam,” dedi.
Kadıköy meydanında ayrıldık. İyi günler dedik ve güldük.
“Amerika’da böyle gülmek de olmaz herhâlde” dedim.
“Kesinlikle olmaz” dedi.
Hasan TANRIVERDİ