“Neden Yelpaze Kültür Yayınlarına verdin eserini?”
Bu soruyu en yakınım, sevgili oğlum sormuştu.
Tabi yıllarca beni tanıyan yazın ve duygu yoldaşlarımın da kafasında benzer soru vardı. Daha öncesinde yaşadıklarım nedeniyle güven duygumun yara aldığına tanık olan arkadaşlarımın da “Yayınevini neden seçtiğimi?” merak ettiklerini biliyordum.
Evet neden Yelpaze Kültür Yayınlarını seçtim?
Öncelikle yayınevinin genel yayın yönetmeni aynı zamanda editörü kıymetli arkadaşım Turgay Coşkun Hocamın etkisi üzerimde çok büyüktür.
Eserimin redaksiyonu ve edisyonu süresince hiçbir yayınevinde tanık olmadığım titizlik içinde çalıştığını gördüm.
Bir sözcük üzerinde dahi her gün iletişim içinde buldum kendimi.
Böylesine titiz çalışmasına tanık olduğumda kendimi adeta rüya görüyor sanmıştım.
Ciddiyim!
Öyle şaşırdım ki, anlatamam.
Çünkü bundan önceki eserlerimi basan yayıncılar onlara ilettiğim dosyayı, ” Nasıl olsa Emine Pişiren hatasız yazmıştır,” düşüncesiyle bir haftada kitap formatına getirip basmışlardı…
Kitabımı elime aldığımda makaslanmamış bir alay sözcük kirliğine, bileşik sözcüklerin göz yorgunluğuna, uzun cümlelerin paragraf oluşturduğuna tanık olunca pişmanlık duydum.
Keşke güvenmeyip eserimin editörlüğünü ” ben” yapmış olsaydım, diye sürekli kendimi suçlayıp durmuştum.
Yıllarca elime kalem almamış, kalem bana ben kaleme küsmüştüm. Kısa kısa günlük yazdığım köşe yazılarıyla avunup duruyordum.
Yakın arkadaşlarım bu durumuma, bungun, iştahsız ruh hallerime tanıktırlar.
Tam kalemimi kırmıştım ki “Martıların Kanatları Altında ” adlı öykü kitabı elime geçmişti.
İlk sayfasından itibaren akıcı bir kalemle yazılmış mis gibi edebiyat kokuyordu kitap.
Üstelik mükemmel bir Türkçe ile ve TDK imla kurallarına uygun yazılmıştı.
Yazarı Turgay Coşkun idi.
Sonra elime Bursalı yazar Fatma Çiçek’in “Düş Tohumları” adlı öykü kitabı elime geçti.
Okuduğumda ” Miss gibi edebi” kokusunu duyunca kitabın editörünü merak ettim.
Yine aynı ada tesadüf etmişti gözlerim.
Artık Turgay Coşkun’u aramak benim için şart olmuştu.
Umutsuzluğumun üzerine adeta bir Akdeniz güneşi doğmuştu.
Hemen ona ulaştım. Durumu anlattım.
Ona ilk işim basılı romanımı gönderdim.
Yayın kurulundan geçerse iletişim içinde olabileceğini söyledi. Süreçte sabırsızdım.
Tam bir ay bekledim.
Beni aradığında ilk söylediği şuydu:
” Eserinizi tam iki kez okuduk. Eser kurgusu açısından mükemmel…Hayal gücünüz oldukça yüksek ve kaleminiz çok cesur. Tebrik ederim. Haklısınız, sizin editöre gereksinimiz varmış. Eserinizin ikinci basımını üstlenebiliriz.”
O dakika nasıl sevindim anlatamam.
Kıymetli editörüm Turgay Coşkun Hocama yanıtım şu olmuştu:
” Hocam, bundan önceki bütün eserlerimi yok sayıyorum. Eğer yayın kurulundan geçmeseydi edebiyat dünyasından artık adımı silecektim.”
Düşüncemi açar açmaz şiddetle karşı çıktı, şiddetle…
” Hayır, hayır! Sakın ha! Aksine Emine Pişiren Türk Edebiyatında yerini almalı. Kaleminizin gücünün farkında olun lütfen.”
Usta bir kalemden aldığım bu övgü karşısında;
” O halde benim ya ilkim olacaksınız ya da sonum..! Zira bıktım ala verelerden…”
Verdiği yanıtla kalemim BİRGÜL ile şahlanmıştı.
” Yayınevi olarak ilkiniz olmak isteriz. Hoş geldiniz.”
Teşekkür ederim Turgay Coşkun Hocam
Teşekkür ederim Yelpaze Kültür Yayınlarının Yönetim Kurulu…
Yeni eserlerde buluşma umuduyla başarılarımız daim olsun.
Emine Pişiren