Kardeşimle birlikte, dere kaşındaki eriklerden, birer poşet topladık. Topladığımız eriklerin biri; yeşil, iri, sulu ve tam yenecek kıvamda. Diğeri ise; hafif kızarmış, o da iri fakat olgunlaşmamış, çok ekşi özellikte. İriliğine aldanmamak gerekir. Çünkü eriği, dişler bile normal kesmiyordu.
Poşetlerle yola çıktık. Ağır yürüyor, hem de yeşil ve sulu erikten yiyoruz. Karşıdan gelen, tanımadığımız araba yaklaştı ve durdu. Şoför camı açınca tanıdık, “Hoş geldiniz,” dedik. Şoför, parasıyla erik istedi. Kardeşim elindeki poşetlerin ikisini de verdi. Paranın lafı mı olur, afiyet olsun, güle güle iyi günler, dedi. Şoför arkadaşımız, teşekkür etti ve gittiler.
Aradan iki hafta geçtikten sonra, şoför gülerek yanımıza geldi. Almanya’dan komşuları olan ve gezmeye getirdiği kardeşlere yaptığı şakayı anlattı. Birlikte güldük.
Alman kardeşlere iri, ekşi fakat yenmeyen erik poşetini vermiş. Kendisi de nefis can eriği poşetini almış ve yemeye başlamış. Can eriği sulu ve çok hoş olduğu için, peş peşe ağzına atıyormuş. Eriğin ne kadar sulu ve lezzetli olduğunu sıralıyor, eriği övücü sözler söylüyormuş. Alman kardeşlerin büyüğü, kızıl saçlı, zayıf ve yeşil gözlü olanı, dediğinden bir şey anlamadım diyerek, yenmiyor. Sen nasıl yiyorsun, diye dert yanıyormuş. Küçüğü ise kıvırcık saçlı sarışın şişman olanı da nasıl yiyorsun, dişlerim bunu kesmiyor, diyormuş.
Kardeşlere; “Erik dediniz, erik işittiniz işte size bir poşet erik, istediğiniz kadar yiyebilirsiniz,” Onlara sevecen davranıyor, memnun olmalarını istiyor. Köyleri ve yetiştirdikleri ürünleri anlatıyormuş. Kardeşlerin ağızları sulanıyor fakat eriği ısıramıyorlarmış. Yenir mi? Erik olmamış, ekşi ve suyu yok. Kardeşler ona rağmen ısırmaya çalışıyorlarmış. Fakat bir türlü yiyememişler. Ağzımızı yaktı, nasıl ısıracağız, yiyemiyoruz, ne biçim erik bunlar, sen nasıl yiyorsun? demişler.
Şoför şakayı dozunda bırakmak için onlara can eriğinden veriyor ve bir de bunu deneyin diyor. Kardeşler, can eriğine bayılıyor. Pencereyi açarak bağırıyorlar, erik bu diye. Bir poşet eriği bitiriyorlar.
Yenmeyen eriği de bahçeye aşağı fırlatıyorlar. Onlara şaka yaptığını söyleyip gülüyorlar.