Değirmenin önünde bir haftadır, çocuk ve ineklerin sesleri kesilmişti. Çünkü yayla zamanıydı, geleneksel olarak, bir hafta geç kalınmıştı. Öyle ki obaya aynı günde gidilir ve üç ay sonra kararlaştırılan günde yine birlikte dönülürdü.
Bu sürede köyün değirmeni, sessizliğe bürünür ve suyun sesini dinlerdi. Köyün değirmeni, mısır ve buğday öğütmek için kurulmuştu. Kuruluş tarihi eskilere dayanırdı. Yayla mevsiminde değirmen çok çalışmazdı. Onun için değirmene yayla zamanı, köyün bekçisi göz kulak olurdu. Bekçi, değirmene gelen olursa, öğütme işlemini de yapardı.
Değirmenin önü, düzleştirilmiş ve oyun için uygun hâle getirilmişti. Kenarlara alelusul yapılmış banklar konulmuştu. Banklar gelenlerin oturma ve dinlenebilmesini sağlardı. Yanda ateş yakıp bir şeyler pişirmeye uygun ocaklık da vardı.
Köyde kalan çocuklar, dereye inmiş balık avlamaya çalışıyorlardı. Çocukların üçü değirmene vardığında ikisi yukarılarda hâlâ balık arıyorlardı.
Bekçi bankın birine uzanmış çocukları gözlüyordu. Çocuklar taşları birbirine vurmak ayrıca yakıcı otlarla, balıkları yakalamaya çalışırlardı. Beceremediklerini bekçi fark ediyor, fakat müdahale etmiyordu.
Bekçi arkasına gelen üç kişiyi görünce irkildi. “Buyurun,” dedi. Üç kişiden kısa ve tıknaz olanı, “Mısır getirdik,” dedi. Bekçi içinden, mısır öğütücüye benzemiyorlar ama göreceğiz, diye içinden geçirdi.
Üç çocuk, bekçiye balıkları bıraktılar ve ekmek alıp gelelim, burada pişiririz, dediler. Çocuklardan uzun boylu ve ela gözlüsü, üç yabancıya bir göz baktı ve normalmiş gibi çarşının yolunu tuttular. Adamlar banklara oturmuş bir şeyler geveleyip gülüyorlardı. Çocuklar yabancıların arabalarını aşağıda görünce iyice kuşkulandılar.
Uzun boylu çocuk, deredeki arkadaşlarına, “Kayıkçılar mahalleye gelmiş, hemen yukarıya çıksınlar,” diye haber gönderdi. Kendileri de diğer arkadaşıyla çarşıya polis karakoluna gitti.
Çocuklarla beraber gelen polisler, değirmenin arkasında beklediler. Çocuklar oynayarak bekçiye aldıklarını verdiler. Bekçinin yüzü asılmış, korku dolu gözlerle onlara bakıyor. Fakat gidin der gibi bir anlam ifade eden bakışlarla çocukları süzüyordu.
Çocuklar, arkadaşlar ekmek aldı geliyor. Adamların da ateş yakmalarını istiyorlar. Onlar ateşle uğraşırken, tamamen habersiz yakalanıyorlar ve polisler birden bastırıyor. Çocuklar rol gereği çığlık atıyorlar.
Değirmene gelen adamlar, kıskıvrak yakalanıyor. Arabalarına el konuyor ve götürülüyorlar.
Bekçi olanlardan habersiz korkuları sevince dönüşüyor ve uzun boylu çocuğa bakıp neler oldu diyor. Uzun boylu çocuk, arkadaşımızı kaçıracaklardı, diyor.
Adamlardan birini tanıyan fakat fark ettirmeyen uzun boylu çocuk, husumeti biliyormuş. Büyük bir uyanıklıkla adamları yakalatıyor.
Bekçi “Bundan sonra gözümü dört açacağım,” diyor.