Namus kelimesinin ırz, doğruluk, kanun, din, iffet, edep, hayâ, nizam, emniyet gibi birçok manaları vardır.
Bir kimsenin mahrem, gizli sırları olup, işlerinin ve hâllerinin iç yüzüne vâkıf olana, onun namusu denir. Korunması gereken üstün vasıflardır bunlar… Hayırlara ait gizli hâllere vâkıf olana da namus denir. Cebrail aleyhisselam, diğer meleklerce bilinmeyen vahyin sırlarına vâkıf ve mahrem olması hasebiyle ona, “Namus-i Ekber” denir.
Onur ya da şeref, değerli ve erdemli olma hâlidir. Kur’an-ı Kerim’de bu durum izzet ve ekrem kelimeleriyle ifade edilmiştir. Eskiden insanlık onurunu ifade etmek için “izzet-i nefis” tabiri kullanılırdı. Türkçe anlamıyla onur kelimesi, şeref ve vakar anlamında telaffuz edilmektedir.
İnsanlık haysiyetine lâyık bir şekilde ve yaratılış gâyesine uygun olarak yaşayıp rûhen derinlik kazanmak istiyorsa, Kur’ân-ı Kerîm’in ifade ettiği şekilde tefekkür iklîmine girmek mecbûriyetindedir. Zira ibadetlerde huşû, kalpte incelik, insanlarla münâsebetlerde nezâket, ancak böyle bir tefekkürle elde edilebilir.
İnsan, Allah’ın en güzel eseri olması hasebiyle değerlidir. Her insan, insanlığın onurlu bir ferdi olarak toplumda yer almak ve bu şekilde yaşamak ister. Her inancın ve dünya görüşünün, kendi değer yargılarına göre bir onur ve şeref ölçüsü vardır. Kimi, mal, mülk ve servetle, kimi şöhretle, kimi üst düzey makamla, kimi kariyerle, kimi ailesi, memleketi ve ırkı ile kimi de inancı ve inancına uygun bir yaşayış tarzı ile onurlanmak ister. Namus, onur ve şerefiyle yaşamak insan olmanın bir gereğidir. Bu vasıflarını kaybetmiş olanlar insanlığını kaybetmiş yaratıklardır.
“Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.” (İsra Süresi: 17/70)
İlahî bir lütuf olan insani onur; günahlarla ve zararlı alışkanlıklarla zayi edilmektedir. Onurumuzun korunabilmesi için insani ve İslami değerlere uygun yaşanmak gerekir. Bunun zıttı hayvani bir yaşamdır.
İnsanlık kavramı; insan onurunu, insanın izzet ve şerefini, haysiyetini, hak ve hürriyetini ifade eder. Onurun olmadığı yerde ahlak, ahlakın olmadığı yerde ise insanlık olmaz. Namus, şeref ve haysiyet insanın onurudur. Ahlaki bir erdem olarak insanlık onuru, insanla birlikte her zaman ve her yerde bulunması gereken hayati bir değerdir.
Namusunu, şerefini, onurunu ve haysiyetini kaybetmiş varlığı biz insan olarak tanımlayamayız. Bu değerler insanın süsü ahlaki yaşamın düsturudur. Namusunu, şerefini ve haysiyetini kaybetmiş olan insanın iki cihanda da mutlu ve huzurlu olması mümkün değildir. Eşref-i mahluk (yaratılmışların en şereflisi) olan insan bu değerlerle kendini yücelmiş olacak. Hem insanların içinde hem de Yüce Yaratanın nezdinde değer kazanarak gerçek kimliğine kavuşacaktır. Yaşamın ve hayatın gayesi de budur: Onurlu, şerefli, namuslu ve haysiyetli bir insan olarak yaşamak ve hayat imtihanını kazanabilmektir. Gayrisi hayvani bir yaşamdır ki; beyhude geçen bir ömür olur…