Su zerreleri göle düşerken, çağlıyordu. Çağlayan su zerrecikleri, güneş ışınlarını yansıtıyordu. Yansıyan ışınlar sise yenik düşmeye başlamıştı. Rüzgâr hızını artırsa da sis açılmıyor ve ağaçlı yol da net görülmüyordu.
Çağlayanı gözetleyen kuleden, suyun hareketlerini takip etmek çok güzeldi. Kuleye yaklaşan insanlar arasında doktor da vardı.
“Kızım, doktorun da geliyor,” dedi.
“Hoş geldiniz,” dedi.
Doktor, “Hoş bulduk, nasılsın Çağla,” dedi.
“Bugün daha iyiyim doktor bey.”
Doktor, yarın geleceğini söyledi. “İlaçlarını düzenli kullanıyorsun, bir şeyin kalmaz,” dedi.
Çağla tanımadığı bir dünyanın gizemine dalmıştı. Hayalleri canlandı. Rahatsız oldu. Güneşin çıkmaması da ona sıkıntı vermişti.
Annesine geri dönebiliriz, dedi. Anne de hemen dönelim, dedi. Eve gitmek uzun sürse de sıkılmadılar. Yapraklar rüzgârın ıslığına göre oynaşıyordu. Dallar birbiriyle sürtüşüyor ve kuşları kaçırıyordu. Çağlayanın yanında su gibi her şey de hareketlenmişti. Havanın sisi kalıcıydı. Kuleden ayrıldılar ve bir an önce eve gitmeye çalıştılar.
Kara kalem çalışmalarını bırakmıyordu. Doğa resimleri yapıyordu. Resmin yanında günlüklerini de aksatmıyordu. Doktoru her iki çalışmasını da başarılı buluyordu.
Hayal dünyasına resim ve yazılarını ekliyordu. Resimleri çeşitli olayları anlatmaya çalışması bakımından ilginçti. Yazılarını arkadaşlarına okutuyordu. Başarılı bulanlar çoğunluktaydı.
Hayal dünyasından çıkıp ayakları yere bastığında, sanat ile ilgili okula gideceğini söylüyordu. Çünkü sanat konusunu düşünürken dahi ağrılarını unutuyordu.
Sel felaketini gözleyerek yaptığı resim, beğeni kazanmıştı. Selin getirdiği yıkım gözler önündeydi. Doğa olaylarını ve problemlerini kâğıda dökmek isteğim her geçen gün artıyor, dedi.
O gün doktor biraz geç kalmıştı. Ağrıları dinmişti. İlaçların yararı dedi doktor. Resimlerine baktı ve yazısını okudu. Her ikisini de beğendi. Kendi isteğini sanat dallarından birine vermiş olmak insanın ağrılarını da gideriyor dedi.
Doktor sevinç içerisinde evden ayrıldı.