Bilim ve zulüm, bir araya gelmeyecek iki kavramı temsil etmektedir. Aksi durumda bir araya gelirlerse toplumlar büyük zarar görürler.
Bilimin sonuçları uygulamada, toplumların ayrışmasında kullanılırsa, tüm dünya zarar görecektir. Bu olay tanımda tüm insanlığa zulüm olarak geçer. İnsanlığa zulüm yapılmak istenmiyorsa, bilim ve zulüm kavramlarını bir araya getirmemeliyiz. Bu kavramlarla toplumlara asla yön verilemez. Toplumun kendi bilgisine ihtiyacı olduğunu bildikleri için, şu anda aşıya ihtiyaç duymamız gibi. Eline düştüğümüz için, aşıyı pahalıya satmak, toplumun sağlığıyla oynamaktır.
Zulümlerin en kötüsü toplumun sağlığını hiçe saymaktır. Toplumun hukuk ve adalet anlayışını hesaba katmayacaksın, böylece toplumsal ayrımcılığı insanlar arasına sokacaksın. Bunları da bilimin üstünlüğü adına yapacaksın. İşte bu davranışa zulmün kendisidir.
Bilim ve bilimsel çalışmalar, kazanç ve ardından zulüm hâline gelince dünyada toplumsal rahatlık kalmayacaktır. Bencillik üstün geldiği yerde zulüm yapacaktır. İlk çağın vahşileri gibi kendinden olmayan site devletlerine saldırıyorlardı.
Bilim adamları aklın yolunu, gereği gibi etkili kullanamadı. Akıl sayesinde gelenekleri, tarihi değil, günün gerçeklerini gördüğü için, ışığını çevirdiği dünya kültür ve medeniyetlerini aydınlatacağı yerde tam tersine karartmıştır.
Bilimin metodunu kullanan ve bilimsel veriler sayesinde ileri teknik geliştirenler, toplumları ezip geçmişlerdir.
Bu şekilde bilim, topluma kötülüğe sürükleyenlerin, kontrolüne bırakılmamalıdır. Günümüz de dahi Orta doğuda Çin’de zulüm altında inleyen Uygur Türkleri örnektir. Bilim, zayıf bulduğunu ezenlerin elinde kalmıştır.
Bu durumda Çin zaliminin aşısına niçin inanayım ki, o hâlde aşıyı bulmalıyım. Aşıyı bulmak için beyinlerle oynamamak gerekir. Ülkenin en zeki öğrencilerini siyasete alet etmeyin. Zekâ Allah vergisidir. Bu çocuklara değer vereceksiniz. Vermezseniz, dünya beşten büyük olmaz.