Son yüzyılın zorbası, zalim denilince ilk akla gelen aktör Hitler; bir kişiliktir, verdiği pozlar ve görüntüleri oldukça gergin ve üstelik kimilerince komik ancak, Avrupa için neredeyse bir dönemin Mesihidir.
O’nun da her insan gibi annesi, babası, çocukluk dönemi vardır.
Babası orta düzeyli bir memur, annesi ise klasik bir ev kadını.
“İnsandaki Yıkıcılığın Kökenleri” nelerdir diye sorarsanız, Erich Fromm’un bu adla kapsamlı bir eseri mevcuttur. Orada Hitler ve Stalin’e de değinilir.
Usta bir yalancı ve demagog olduğu her halinden belli, Kavgam’da ustaca çarpıtmalar yaptığı anlatılır.
O son derece serseri, rahatına düşkün, isteklerini zorla yaptıran, tembel ve disiplinden hoşlanmayan, züppe ve gerçeklerden uzak biriydi, çocukluğu ve gençliği bu girizgahta geçmiştir.
Kavgam’da anlattığı gibi hiçbir zaman beden işçiliği yapmamıştır.
Babası Alois tam tersine düzenli, disiplinli ve başarılıdır. Annesi Klara ise çocuklarının her isteğine koşan ve Hitler’in yaramazlıklarına katlanan, her istediğini yapan bir işçi gibidir.
Hitler’in kolaycılığı buradan gelir!
Ve kaytarmak için ressam olmayı kendisine bahane eder. Lisede oldukça başarısızdır.
II.Dünya Savaşı’nda Alman ırkçılığını, Alman kahraman olmayı askerlik yaparak özseverliğini pekiştirir.
Daha sonrası malumunuz! Siyasi konuşmalar, demagoji ve retorik yaparak koca Almanyayla ve hatta Avrupayla özdeşleştirir kendisini. Böylece bu yıkıcı, narsist; alta karşı sadist, üste karşı mazoşist davranan şahsiyet, Nazilerin pusulası olur.
Cinsel yaşamında da sapkın bir şahsiyet. Kendisinden sosyal statü olarak aşağıda olan kadınlara sadistçe yaklaşır ve onu tatmin eden şiddettir. Daha üst statüde olan kadınlara ise kendisine şiddet uygulanmasından yana.
Erich Fromm’un analizlerinden esinlenerek yaptığım yorumlar bunlar.
Babasının erken ölümü (Hitler 14 yaşında)
Annesinin aşırı ilgisi (Çocuklar içedönük olunca, ilgiyi baskı olarak anlarlar)
Hayalperes ve gerçeklerden uzak (Çocukluk ve ergenlik döneminde oynadığı tek oyun, Kızılderili kavgaları)
En önemlisi istikrarsız olması (Hitler buna devrimcilik der. Devrimciler serseri olmaz, o gençliğini sokaklarda başıboş dolaşarak geçirir. K.Marks ve Hegel’in yaşamına bakın, oldukça düzenli kimseler)
Ve okuduğu, sürekli okuduğu Karl May’dır; bu romanlara hayrandır. Ömrünün sonuna dek Karl May’ı övmüştür.
Çağımızda belkide insanlığa yön verecek olan Davranış Bilimleridir, her insana gereken de bilinçli bir yaşam değil mi? Sevgiler, saygılar…
Mehmet Salih Özalp
www.mehmetsalihözalp.com