Atlara otel ahır fikri onları mutlu etmişti. Yem ve bakım masrafı da sahibine ait olacaktı. Böylece otunu, sebzelerinin yapraklarını da at sahiplerine satabilecekti. Yemlerini ve sularını büyük oğlu verebilirdi. Böylece çocukta bir işin ucundan tutmuş olurdu.
Büyük oğlu zayıf, uzun boylu ve çekik gözlüydü. Saçları sarı ve kırçıldı. Alnı dışa doğru ve kemer burunluydu. Babasının ısrarına rağmen okumam demişti. Baba üzülüyor ama onunla yeteri kadar ilgilenemiyordu. Hanımına onunla problem yaşayacağım, kardeşini dövmesine ve parasını almasına çok içerleniyorum. Adamın genlerinde bozukluk diyordu. Küçük kardeşi de ona “Sarı kırçıl” diyormuş.
Yazdan kalma bir gündü. Çayır kurumuş, sebzelerin de gövde ve yapraklar yere düşmüştü. Serada çalışmaktan kuruyan otları bir türlü toparlayamamıştı. Bahçeyi tırmıklayıp kuru otları bir tarafa yığacaktı. Yerlerini kazdırıp kış sebzelerine hazırlık yapılması gerekiyordu. Yarın işe gitmeyip bahçede çalışmayı düşünüyordu.
İşe gitmeden oğluna, atlara göz kulak ol. Sakın boş bırakma gidecek olanların paralarını alırsın diye tembihlemişti. Büyük oğlu da ahır çevresinde zaman geçiriyordu. Yem ve sularını vermişti. Bahçe kenarındaki çayırı topladı. Üzerine kibriti attı. Çayırlar tutuştu ve alevler yükseldi. Alevlerden önce duman her yanı sardı. Atlar dumandan rahatsız oldu.
Atlara duman ulaşınca rahatsızlıklarını belirtmek için, kişnediler ve tahtaları tekmelediler. Atların gürültüsü çevreden duyuldu. Bir süre sonra ise oksijensiz kaldılar. Demir kapılar kitli olduğu için çıkmaları mümkün değildi. Ana “İçimde bir sıkıntı var” dedi. Baba atların yanından ayrılmamıştır, dedi.
Bahçedeki yangın gittikçe büyüyor ve tehlikeli bir boyutta seyrediyordu. Atlara ulaşmak üzereydi. Herkes işteydi. Çocukların bahçeye yaklaşması çok zordu. Atların ahırı yanmaya başlamıştı. Büyük çocuk, kardeşini almış anasının yanına seraya gitmişti.
Yürüyerek eve gideceklerini söyleyen büyük çocuk, suçunu biliyor ama iş işten geçmişti. Babaya haber saldıklarında, bahçede hiçbir şey kalmamıştı. At ahırı yerle bir olmuş, ortalama beş saat yanmıştı.
Özellikle atların yanmasını duyan ağladı. Baba at ahırını gören yerde oturdu ve iki gün hiç kalkmadı. Büyük yıkım yemiş, yalnız canları sağdı.
Baba bahçeye bir daha inmedi. Harabe hâlinde kaldı. Kiraya isteyenlere de vermedi. At ahırına da dokunmadı yandığı hâliyle kaldı.
Hanımına bir şeyi çok istedin mi olmuyor, dedi.