Bir veda belki de elveda diyebilmek lazım… Zaman geldi. Ne yaparsan yap yaklaşan sondan kaçamıyorsun. Söylenmemiş cümlelerine mecburi noktalar koyabiliyorsun Sevgiyle yoğurup, her tökezlediğinde elinden tuttuklarından tokat yemek. Her veda hüzün taşır içinde. Tüm yaşanmışlıkları arkada bırakarak elveda demek, hiç de kolay değildir.
Ben insanları anlamadan bu dünyadan göç edeceğim. Yılların eskitemediği dostluklar diye bir şey kalmamış. Ne dostluk, ne eş, ne gönüldaş ve hatta ne kardeş. Genlerin ileri yaşlarda insanları nasıl değişime uğrattığını görmek şaşırtıcı. Sakın ha sakın benim eşim, kardeşim, çocuğum yapmaz demeyin. Özellikle de ebeveynlerden gelen kötü huylar ileri ki yaşlarda çekim gücüyle aynısını yaptırıyor. Sorun şu ki biz kime güveneceğiz. Ülkemizin en başından, yaşadığımız kente kadar siyasetçisinden, gazetecisine, işverenden işçisine, komşuya, arkadaşa hep mi sahte maskeyle geziyorlar. Canım cicim dediğin bir bakmışsın ki bela okuyor. Kimse kimsenin bir yere gelmesini istemez halde. Koyun gibiyiz. Yalakalıkda çok iyiyiz. Yeni nesil gençlerin dışında o kadar paradoks bir yaşam var ki. Aman böyle konuşma evrene negatif enerji gönderiyorsun diyen biyoenerji yapan dostlarımı duyar gibiyim. Polyanacılık oynamaktan, ne zaman vazgeçeceğiz. Konuşulmamış hatalar, söylenmemiş sözleri arkamızda biriktire biriktire ilerliyoruz.
Yalan kelimesi öyle göreceli ki. Kimileri su içer, yemek yer gibi huy haline getirmiş. Kendisi de inanmaya başlıyor. Samimiyet desen ciddi manada yok denecek kadar az. Başarılıysan hele de kadınsan vay haline. Çok eleştiri alır, az övülürsün.
Son zamanlarda enerjimi kanalize edemez oldum. Üretimin artmadığı yerde sloganlar havada uçuşuyor. Arayışlar başka isimlerle adlandırılsa bile psikolojisi dürüstlükle beslenmediği sürece makine olmaktan öte gidemezsiniz. Gözlerde ihanet varsa, sözlerde sadakat aranmaz.