O gece Yozgat da ayaktaydı ve coşku doluydu: 15 Temmuz bir dönüm noktası. Terör örgütleri adına kırılma noktası da diyebiliriz. Milli heyecanın doruğa ulaştığı gün. Büyük ihanetin patlak verdiği, içimizdeki hainlerin ülkeyi kaosa sürüklemek için her türlü ihanete kapı araladıkları gündü. O günü unutmamak ve tarihe not düşmek zorundayız.
15 Temmuz 2016 da kızım Nurbanu’nun düğünü vardı. Yani mutlu günümüzdü, oynadık, güldük, eğlendik ve oldukça da yorgun düştük. Düğün akşamı misafirlerle birlikteydik, evimiz oldukça kalabalıktı. Salondan çıkıp geç saatte evimize dönmüştük. Yorulmuştuk, takadımız kesilmişti ve hüzünlüydük. Televizyonu açma fırsatımız bile olmadı. Yemek saati de geçmişti, misafirlere yemek ikramı için sofra hazırlanıyordu. Sofraya oturduk, bir lokma ya aldık ya da almadık; gelin gönderdiğimiz kızımızdan telefon vardı: Tedirgin ve ürkek telefonu açtık.
Hanım konuşuyordu,” Anne “DARBE “ oluyor darbe!..” diyordu. “Ne darbesi kuzum diyebildi”: Zannettik ki: gelin arabasına darbe yaptılar, kazaya uğradılar!…
Lokmalarımız boğazımızda düğümlendi. Sofradan kalkıp televizyon başına koştuk. Evet bir darbeden söz ediliyor, Ankara ve İstanbul da askerlerin sokağa döküldüğü, yolların kesildiği ve TRT den bildirinin okunmaya başlandığı anlatılıyordu. Beynimizden vurulmuştuk. Ülkenin gidişatı değiştirilmek isteniyor, gelişmesinin önüne sed çekilmeye çalışılıyordu. Türkiye bir felaketin eşiğine sürükleniyordu. Tam anlamıyla nutkumuz durmuş, şaşkın ve ne yapacağımızı da bilemez haldeydik.
Cumhurbaşkanımızdan ve devlet yetkililerinden bir haber beklerken Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ajanslara cep telefonundan sokağa çıkın duyurusu düştü. “ Sokağa çıkın sokakları bu hainlere bırakmayın!” talimatıydı bu…
Hiç tereddüt etmeden apar topar fırladık; abdestinizi alın gidiyoruz dedim. Eve bir nöbetçi bıraktık. Evli kızım Gülnihal, damadım Aydın Bora ve hayatlarının baharında bu şoku yaşayan torunlarımla birlikte sokağa koştuk. Hedefte Cumhuriyet Meydanı vardı. Yol boyu belediye hoparlöründen yapılan anonsları duyuyorduk, çok daha fazla heyecanlandık. Sanki Cumhuriyet Meydanına doğru bir insan seli akıyordu. Uzak bir noktaya aracımızı park edebildik. Yozgat Saat kulesi önü- Cumhuriyet Meydanı tıklım tıklım doluydu. Yozgat tarihi bir gün yaşıyordu. Büyükcami ( Çapanoğlu Camii) den ezanlar okunuyor ardından salalar veriliyordu. Heyecanımızın doruğa çıktığı, coşkunun sel olup aktığı bir anı yaşıyorduk…
Cumhuriyet Meydanı, Lise Caddesi, Un Pazarı, Belediye Caddesi hınca hınç dolmuş kalabalık aynen sel dalgalarının deli dolu akışı gibi bir o yana bir bu yana akıyordu. “Ya Allah Bismillah Allahu Ekber” Tekbir! Allahu Ekber, Allahu ekber!” nidaları gökleri inletiyordu. Kendimi savaşa giden mücahitlere benzetmiştim; kendimden geçmiş ölümüne haykırıyordum. Ancak karşımızda düşman yoktu. Biz sesimizi göklere- oradan Ankara’ya darbe tapmaya çalışan hainlere ulaştırmak istiyorduk. O gece “Gök kubbede hoş bir seda” olarak kalacak haykırışımız vardı.
Bir birimizi kaybetmemek adına göz ucuyla çocuklarımla takip de kalıyordum. Yozgat tarihi bir kalabalığa ve tarihi bir coşkuya tanıklık ediyordu. Tanıdığım, tanımadığım herkes buradaydı. Kalabalık büyük dev bayraklar eşliğinde bir o yana bir bu yana akıp duruyordu. Kontrolsüz bir güç gibiydi. Her an her şey olabilirdi. Dedi kodu haberleri ayyukta, herkesin bir eli de cep telefonlarındaydı. Ankara da jetlerin alçak uçuş yaptığı, bazı noktaların bombalandığı ölen ve yaralananların olduğu söyleniyordu…
Bu durum sabah ezanına kadar devam etti. Sanki her ezan, her sala milli heyecanımızı depreştiriyor, bizi savaşa hazırlıyordu!… Daha sonra valimizin, belediye başkanımızın, garnizon komutanının ve müftü vekilimizin konuşmalarını dinlemeye başladık. Kontrolsüz güç kontrole alınmış, halk sükûnete davet ediliyordu. Halen gözümüz kulağımız Ankara ve İstanbul’dan gelecek haberlerdeydi. Hiç dinmeyen ve hiç eksilmeyen kalabalık Yozgat ta tarihi bir güne tanıklık ediyordu.
Biraz rahatladığımızı hissedip olan biteni öğrenelim diye evlere televizyon başlarına koştuk. Yozgat’ ta coşku hiç dinmemiş artarak devam etmişti. Haberler bizi biraz rahatlattı… İçimizden çıkan bir ihanet çetesinin “FETO” Terör örgütünün bizi kendi silahlarımızla arkamızdan vuruşuna şahit olmuştuk… Bu haykırış günlerce devam etti : “ Demokrasi mitinglerine dönüştü ve Yozgat bir aya yakın süre ile bu milli heyecanı dolu dolu yaşadık… Allah bu millete böyle acılar göstermesin. Yaşasın Kahraman Türk Milleti! Kahrolsun hainler ve millet düşmanları!..