Bilgenin birine sormuşlar:
“En mutlu evlilik nasıldır?”
Bilge yanıt vermiş:
“Sağır bir adamla, kör bir kadının evliliğidir.”
Bugün size yine anlamlı bir hikayeyi alıntılamak istedim.
Aklımda kaldığı kadarıyla sizinle paylaşacağım.
“…Vaktiyle iki sevdalı yürek evlenirler. Birbirlerini öyle çok seviyorlardı ki, yıllar sonra dahi yüreklerindeki sevgi hiç azalmamıştı. Aksine daha da artmıştı.
“…Onları görenler, imrenirlerdi. Belki de bu nedenle nazara geldiler. Kadında bir hastalık oluştu. Cildi iltihaplandı. Yaralar açıldı. O yaralar, yapılan tedaviye rağmen hiç iyileşmedi. Dünya güzeli kadın gün geçtikçe güzelliği soldu, bedeni eridi adeta…
“… Adamın başına daha kötü bir kaza geldi. Trafik kazasında her iki gözünü de kaybetti. Onun da dünyası kararmıştı…”
.
Buraya kadar buruk bir hüzün insanın gönül yakasını bırakmıyor değil mi, kıymetli okurlarım?
Ama hikayenin finali daha da şaşırtıcı. Yorulmasın gözlerimiz.
Haydi devam okumaya…
“… Birbirlerini sevmekten yine vazgeçmediler. Aksine daha çok sevdiler. Daha sıkı sarıldılar sevdaların. Lakin kadının hastalığı artık çok ilerlemiş, ağrıları fazlalaşmıştı. Üstelik daha da çirkinleşmişti. O eski güzelliğinden hiçbir eser kalmamıştı…
“…Ve bir gün acı gerçekle yüzleşti adam. Gözleri, ruhu, her şeyi, ‘Yüreğimin yarısı,’ diyerek sevdiği kadın bu dünyadan göç etmişti…
“…Adam kahroldu. Günlerce yaş tutmuştu. İnsanların gözleri yine adamın üzerindeydi. Ona olan bakışlarında bu kez hayranlık değil, acıma ifadeleri vardı.
Bir gün onun yolunu kesip sordular:
“Nasıl yalnız yürüyeceksin? Görmüyorsun da. Üstelik daha ömceden yanında bir karın vardı. Sana yol gösterip yardım ederdi “.
Bunun üzerine adam gözündeki kara gözlükleri çıkarttı ve:
“Ben kör değilim..!” Demişti.
İnsanlar adamın bu yanıtına öyle çok şaşırdılar ki, adeta dudakları uçuk atmıştı. Sözlerini sürdürdü adam:
“Özellikle kör gibi davranmıştım. Eğer ki, o dünyalar güzeli eşim, her gün onun çirkinleşen tenini gördüğümü bilseydi, çok üzülüp daha erken ölecekti. ”
Adam gözyaşları içinde konuştu:
“…Onu sadece güzelliği için sevmedim, aynı zamanda şefkatli ve sevgi dolu doğasına aşık oldum. Ben de kör taklidi yaptım. “Sadece onu mutlu etmek istedim” dedi.
.
Evet, hikaye burada bitiyor.
İnsan birini yürekten sevdiğinde, onu gönlünün, başının tacı yapar. Açısı acısıdır. Mutluluğunu üleşir.
Onun yüzünün gülmedi için kişi bahara çevirir.
Onun duygu yamacına otağ kurup her an onun gönlüne konuk olur.
Kimi zaman küçük sorunları görmeyip onun asıl içindeki çiçekleri kurutmamayı başarmak gerekir. O çiçekleri sevgiyle sulayıp büyütürsek, sevginin tomurcuklanmasını sağlarız.
Çünkü asıl olan ten değil tindir.
Ten ölür, ama ruh ölümsüzdür..!
Haydi, sözü Victor Hugo’ya verelim:
“Kapalı gözler, ruhu seyretmenin en güzel şeklidir.”
Emine Pişiren / Kocaeli