İhtiyaç ve sanat…
Sanat ve estetik…
İhtiyaç ve tarih…
İnsanoğlu yaşadığı yeri hem ihtiyaçlarına, hem de zevklerine göre düzenler.
Bir ev ihtiyaçtır. Sizi dışarıdan gelecek olumsuzluklara karşı muhafaza eder, Yağmur, kar, rüzgâr, güneş gibi tabii şeylerden korur. Kapısını kapatıp kendinizi içeri aldığınızda her türlü zarar verebilecek olan hırsızdan, uğursuzdan, sokak hayvanlarından korunmanızı sağlar. Kısaca ev, bir barınaktır, size ait tabii bir kaledir, bir yuvadır.
Yani siz bir eve sahipseniz yukarıdaki olumsuzluklarla karşılaşmasınız. Burada yangın, sel, toprak kayması gibi tabii afetlerle; savaş, salgın hastalık, can güvenliği gibi elde olmayan sebepler hariç.
Siz kapınızı kapatıp bütün bu olumsuzluklarla karşılaşmazsınız ama her şey bununla bitmez. Evinizi boyarsınız, tefriş edersiniz, bazı süs eşyaları ile daha güzel görünmesini sağlarsınız. Bunlar ihtiyaç değil, keyfi bir şeydir.
Sanat ve estetik insan ruhunu okşar. İhtiyaçlar ise insan hayatını kolaylaştırır. Bu ikili tarih boyunca beraber olmuştur hep.
Bir şehir muhtelif binalardan meydana gelir. Şehirlerde tarıma ve zirai işler yapılmaz. Daha çok ticari ve yönetim işleri olur. Bu sebeple şehirlerde yaşayanlar en azından dış görünüşleri bakımından daha zarif insanalardır.
Kaldırım taşları şehre mahsus bir ihtiyaçtır. Köylerde kaldırım taşları olmaz. Çünkü her evden bahçeye gidecek bir yolu olsa yeter. Bir de diğer köylere ve şehirlere bağlantı yolu.
Köyse esas olan “topraktır.” Toprak, suyla birlikte hayattır, berekettir, kazançtır. Başta köylü olmak üzere, bütün ülke için hayati ehemmiyet taşımaktadır. Mademki insanlar ve hayvanlar canlıdır; canlıların ortak özelliklerinden biri de beslenmedir. Bu şartın yerine getirilmesi için de besin kaynaklarının yeterince olması gerekir. Burada iş köylüye düşer.
Şehir kaldırım taşlarıyla kaplıdır. Dolasıyla çamur olmaz. Alt yapısı sağlam olan bir şehirde, su basması, sel gibi felaketler hiç olmaz. Yiyecek maddeleri köyden gelmektedir. Diğer sanayi ürünleri başka illerden gelir. Sağlık, güvenlik, eğitim ve güvenlik için yeterince birimler bulunur. Bu birimler başta ihtiyaca göre şehri tanzim ederler.
Her şehrin bir kimliği vardır. O kimlik sadece o şehirlerde değil, başka şehirlerde de bilinir. Atalarımız “Yiğit namıyla anılır” demişler. Her yerin tanınan, bilinen ve sınırlarını aşan bir şeyleri vardır.
Kaldırımlar şehirlerin ortak yanlarındandır. Şehri çamurdan korumak için taşlar ile kaplarlar. Tarihe mal olmuş kaldırım taşları da vardır. Bunlardan “Arnavut kaldırımları” meşhurdur.
Son zamanlarda sırf yenilik olsun diye bazı kaldırımlar üç-beş senede bir yenilenir. Bu yenilenme ihtiyaç dışıdır. Ne yazık ki bu değişiklik yapılırken bir öncekinin hala kullanılır olması hazindir. Hatta uzun yıllar hizmet vermiş kaldırımlar vardır. Bu durumdakilerin birçoğu neslinin son temsileridir. Hatta kaldırım taşları arasında otlar bile bitmiştir. Tarihi hüviyeti vardır. Yapıldığı devrin hem sanat anlayışını, hem teknolojik özelliklerini hem de ihtiyaç alanlarının ne olduğunu yarınlara taşır. Hafızadır, hatıradır, mazidir…
Onların yok oluşları bir sızıdır…
Hatta bazılarının arasından otlar bile biter. Canlı, cansız iki arkadaş yarenlik eder. Siz o taşları eski diye söküp atarsanız; önce hatıraları, hafızayı ve maziyi yok edersiniz. Bir de taşlar arasında biten otların, otlar üzerindeki böceklerin yuvalarını dağıtmış olursunuz.
Ne demiş şair:
“Elbet olur ev yıkanın hanesi viran.”