Ahmet Duran: Şiirde bütünlük yakalamak için neler yapılmalı, şiire yeni başlayanlar bu noktada nelere dikkat etmelidirler?
Cemal Safi: Koşma tarzı yazacaksınız diyelim. Bir ana ayak, ana kafiye tutturdunuz… Kafiye redifin önündedir, arkasındadır.
Kapını çalarsa mazinin eli,
Ufaktan bir şişe aç benim için,
Ben hiç ayıkmadım gittin gideli,
Sen de birkaç kadeh iç benim için…
…
Maziden eserse hasretin yeli,
O güzel günlere uç benim için
Ben hiç ayıkmadım gittin gideli!
Sen de birkaç kadeh iç benim için!
Bir gece sarhoşken sevgilime ihanet etmişim onu anlatıyorum. Başka hiçbir kafiye sistemi bunu anlatamaz. Beyitler halinde yazarsınız o başka ama koşma tarzı çok vurucu tarzdır. Her dörtlükte bir tokat atar insana, eğer iyi şairse.
Şimdi bu konuyu başka türlü anlatamazsın. Başka hiçbir kafiye istemiyor. Kafiye sisteminin sülalesini yakalayacaksın. Onu yakaladım mı maksadına ulaşırsın. Başlangıç, muhabbet, sonuç… Koşma tarzı zordur yalnız! “Eğer kötü şairsen, kafiye şairi kullanır; iyi şair de kafiyeyi kullanır.”
Köle eder kendine kafiye. Bilirsiniz hemen ne demek isteyeceğini kötü şairin.
Ahmet Duran: Düz söyleyişten kurtulup farklı ve etkili söyleyişi yakalamanın sırrı nedir?
Cemal Safi: Yav! Bunu anlatmak zordur. Öyle bir sual ki bu! Yapılır da anlatılmaz. Anlatmak zor. Yani bir insan şair değilse ona şiir yazmayı öğretmek zor! Şiir hocası olunmaz, şiirin hocası yoktur. Müzik hocası, melodi hocası vardır ama şiirin hocası olmaz. Şair doğulur sonradan olunmaz.
Ahmet Duran: Şiirle ilgilenenler geçmişte kimler ne yapmış, benden öncekiler neler yapmış diye iyice öğrenmeli değil mi?
Cemal Safi: Ecdadını bilecek tabii, tanıyacak. Ta kökünden başlamalı.
Alp Er Tunga öldi mü?
Isız ajun kaldı mu?
Ödlek öçin aldı mu?
Emdi yürek yırtılur.
Yedi heceli bu. Yedi hecede hem mana hem kafiye zordur. Çok keskin virajlar var.
Yakılacak yara bu
Yandırır diye içtim
Dudakların şarabı
Andırır diye içtim
…
Hasretin hışım gibi
Bastırdı kışım gibi
Seni de başım gibi
Döndürür diye içtim
Çok zordur bu kafiye. Hem kafiye hem mana derinliği hem de vurucu…
Ahmet Duran: Vurgun’daki:
Seninle cehennem ödüldür bana
Sensiz cennet bile sürgün sayılır
Bu dizeler hiç tepki falan çekti mi?
Cemal Safi: Çok… Katli vaciptir denildi benim için. Sevgiliyle her yer güzeldir. Sevgilin olduğu zaman her yer cennet olur. Bir defa Allah’tan korkan adam olmasa:
Ne kadar ah etsen zulmetmem sana
Her iki cihanda gül kana kana
Diye dua etmez!
Ahmet Duran: Heceyle yazmaya nasıl karar verdiniz, heceye yönelmeniz nasıl oldu?
Cemal Safi: Filozof Rıza, hece veznini İstanbul Türkçesiyle çok güzel kullanır.
Tevfik Fikret’in mezarında Filozof Rıza’nın bir şiiri vardır. O şiiri, çocukken okumuştum. Ondan etkilendim ve heceyle yazmaya ondan sonra karar verdim. Hece veznine o şekilde girdim.
Dediler ki ıssız kalan türbende
Vahşi güller açmış; görmeye geldim
O cennet bağının hakine ben de
Hasretle yüzümü sürmeye geldim…
…
Yadın ölüm gibi bir sırrı mübhem
Neş’e sevda mı bu hissi elem?!
Ruhumda ne füsun eyledin bilmem?..
Bugün sana gönül vermeğe geldim! (RTB)
Çok güzel! Çok etkilendim. Ve hece veznine girdim. Cemal Safi, dedim. Şairsen böyle yaz, dedim. Böyle yazılır şiir. Ecdat şiiri.
Ahmet Duran: Aruz vezniyle de şiirleriniz var ama hece veznindeki kadar yok. Aruz vezni hakkında neler söylemek istersiniz?
Cemal Safi: Birkaç şiirimde aruz vezni vardır. Bazılarında ise hem heceyi hem aruzu birlikte kullandım.
Avni Anıl gibi bir dev bir ulu usta,
Sana düşmez onu tarif sus bu hususta,
Sus damla değilken dem vurma deryadan Safi,
Pir Soyuer anlatsın onu hele sen sus da…
Ahmet Duran: Şiirleriniz seviliyor, şiir severler tarafından kabul görüyor ve birçoğu bestelendi. Türkiye genelinde yayıldı, neler hissediyorsunuz?
Cemal Safi: Eğer hit olmuş, gerçekten bestekar beni anlamışsa memnun oluyorum. Anlamamışsa ziyan olmuş oluyor. Tarkan beni aradı. Görüştük. Şiirlerimi incelemiş. Bütün şiirleriniz bestelenmiş, dedi. Bestelenmiş ama bestelenmiş sayılmaz ki duyulmayan şiir.
İyi bir beste olduğu zaman memnun oluyorum tabii. Harcandığı zaman da üzülüyorum. Çocuğunuz, yanlış biriyle evlenmiş oluyor. Memnun olur musunuz bundan?
Ahmet Duran: Sizce şair kimdir. Şiirin tanımı var da…
Cemal Safi: Şair, normal adam değildir ya! Her şair biraz delidir derler ya. Şair duygusuyla karar verir. Arabaya âşık olur mu insan ya. Arabaya âşık oldum. 1967 yılında vitrinde gördüm âşık oldum. Olmaz böyle bir şey ya! Rüyalarıma girmeye başladı. Üç gün uyuyamadım. Gittim satın aldım. Sıfır araba o zamanda elli bin liraydı, yüz yirmi yedi liraya o arabayı aldım. Olacak iş mi? Babam beni deli diye doktora götürmeye kalktı. Arabayı bir de taksiye çıkardım. Millet geliyordu, seyredip gidiyordu. Başka arabaya binmiyorlardı.
Ahmet Duran: 1967’den 1978’e gelelim. 1978 dersek Cemal Safi hocamız ne der acaba?
Cemal Safi: 1978 yılında bilardo salonumda müşterinin bastırdığı bir saat, öğle vakti. Ankara’da Samsun yolu üzerinde telekom vardır. Çok yüksek bir bina yapıldı şimdi. Otuz altı kat. Onu tam karşısında bina şimdi hala durur. O zaman bilardo salonum var. Üstünde de galerim var. Öğlenleri bilardo salonuna iniyordum galeri üst katta. Urfa Birecik’ten Haluk diye bir çocuk vardı. Eczacılık fakültesinde okuyordu. Haluk’un sevgilisi varmış onun kız arkadaşı da benim hayranımmış. Tabii o zamanlar şiir falan yazdığım yok. Tek tük yazıyorum. Geldi, benden anahtarı istedi müdüriyetin anahtarını. Verdim. Müdüriyeti açtı geldi. Cemal abi seni bekliyorlar, dedi. Yoğunum hesap alıyorum. Müşteri gitsin ondan sonra çıkarım, dedim. İstemeyerek gittim içeriye. Haluk’un sevgilisi Sevim’e sigara verdim. Öbürü oturuyor. Âşık olacağım işte! Ona da sigara uzattım. İçmezmiş heyecandan almış. Heyecanlanınca kekelerdi. Almış sigarayı. Çakmağı çaktım Sevim’inkini yaktım. Onunkini yakarken başını kaldırdı. Elim titredi! Hapı yuttum, işte âşık oldum! Saat birdi, nisan on yedi…
Vurulmuş bir ceylan vardı, yaralı bir ceylan gözleri ona benziyordu. Ağlıyordu ceylan avcının kucağındaydı. On üç yaşımda görmüştüm. O ceylan hala gözümün önünde. Kocaman gözler, kirpikleri ok gibiydi, yaş döküyordu. Mahzun bakıyordu. Vezirköprü’de görmüştüm. Ona benzettim. Ceylan koydum adını!
…
Adın söyleyemem, senden bir başkasına;
Seni sormam imkânsız rüyalarım olmasa…
Ya öyle işte! Asıl adını söyleyeyim mi sana: Şehrazat…
…
Dikensiz değilmiş gül yanakların
Her uzvun günahkâr suç ortakların
Sebebi meftimdir kor dudakların
Busenle ısıttın suyumu Ceylan
Yüzümden okunan hüzzam ağıttın
Beni şakrak şarkılardan soğuttun
Kadir kıymet bilmezlere dağıttın
Vermedin sevgiden payımı Ceylan
…
İlk aşk şiirimi ona yazdım. “Kara Gözlüm, Kal Sağlıcakla, Niye” vardır. Orhan Gencebay besteleri…
Ben çobandım sen yıldızı,
Gökyüzünden kaymak niye
Unutulmak alın yazım,
Dilden dile yaymak niye
…
Binbir yalan temin edip
İkrarından emin edip
Safi’ye bin yemin edip
Cemalinden caymak niye…
Orhan, benden iki sene şiir istedi götürmedim. İyice dile düşmeyeyim dedim. Evliyim üç tane çocuğum var. İyice dile düşeceğiz diye çekiniyorum. Edep var, adap var. Aşk, benim gönlümün kazası.
Derken bir gün oturuyoruz büroda Ceylan’la. Öğle paydosunda bana gelirdi. PTT’de çalışırdı karşımda. Benim müdürün eski bir elbisesi vardı ona baktı, gözleri doldu yalandan. Ne oldu ya, dedim? Bir sevgilim vardı da, dedi. Evet, dedim. Ama içim yandı! Ben âşık olduğumu söylemiyorum. Belki geçer diye söylemiyorum.
Ahmet Duran: Aşkın gizlenmesi gereken bir yanı da var sanki?
Cemal Safi: Evliyken söyleyemiyorsun. Bekâr olsam neyse… Millet hoş görmez. Aşkı tanımayan adama izah edemezsin, konuşamazsın. Âşık adam, kimseyle konuşamaz.
Dostlar da muhabbeti kestiler, lüzum da yok.
Zaten senden ziyade sohbetim, sözüm de yok.
Sen dönmeden kimseye bakacak yüzüm de yok.
Aynalarda kendimi göresim sende kalmış.
Ya! Kendine bile bakmazsın, aynaya bakmazsın. Saç sakal karışır. O gelecek… Üffffüüü… Hemen banyonu yaparsın, tıraşını olursun. Gıcırlarını giyersin.
Ahmet Duran: Ceylan’a dönersek sonra ne oldu?
Cemal Safi: Yandı içim! Diyemiyorum âşık oldum diye. Benim ağzımı arıyormuş o da meğer. Kahretsin ya! Başka birine âşıkmış diye düşünüyorum. Dedim Ceylan ben sana aşığım. Abi geçer, dedi. Ben de dedi ortaokulda birine âşık olmuştum. Hâlbuki ilk göz ağrısı benim. O da itiraf etti üç ay sonra beni sevdiğini.
İlk göz ağrından söz etme bana
Bu defa yıkıldım bir başka yandım
Sevmesem de şükran borçluyum sana
Çünkü ben sayende aşka inandım
Eşimin adı da Şükran öyle yazmışım onu kalmış. Pis, diyor anca bana bir dörtlük yazmış, diyor. O bile ona değil! Kendisine sanıyor. (gülüyor)
Şair aşkı normal insandan daha beter oluyor hiçbir şey görmüyor gözü. Hatta ne hale geldim, bütün arabaları vadeli satmışım. Hiç birinin parasını alamadım. Kasam çek, senet dolu. Hepsini yaktım. Sıfırdan başladım işe. Sıfırdan, o kadar kaybettim. Otuz arabam vardı sermayem. Kendi spor arabamı bile satmışım. Eşi yoktu Ankara’da İstanbul’da bile yoktu. Neler yaşadım, neler…
Ahmet Duran: Şiirlerinizde bir yaşanmışlık var. Hayatınızı bir zincir dersek şiirler de onun birer halkaları gibi sanki?
Cemal Safi: Çok doğru, çok doğru… Zincirin halkalarıdır doğrudur. Ama kadının ağzından yazdığım şiirler de var “Rücu” şiirimde olduğu gibi.
Ahmet Duran: Şiirle birbirine karışan yaşamınızı bizimle paylaştınız, size çok teşekkür ederiz.
Cemal Safi: Ben teşekkür ederim. Çalışmalarınızda başarılar diler, Halk Edebiyatı Dergisi sayfalarında sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyduğumu, belirtmek isterim.
Ahmet DURAN