Gök, kül rengi ve soğuk. Yeni başlayan rüzgâr, çevreyi kasıp kavurmakta.
Gök karanlık bir bakış, karanlık bir algı. Karanlığa açtı gözlerini, yüzü soldu ve kül rengine döndü.
Konuşamadı, sustu ve bekledi. Gelen ve gören olmadı. Bağırdı duyan olmadı. Yüzü soldu. Gözünün feri de söndü. Işık bekledi, uzaktan bir kibrit sesi geldi. Bir fener yandı cansız. Yanmasıyla sönmesi bir oldu.
Gök kül rengi ve soğuk. Sabahı beklemeli, ışık aydınlatırsa ısınır. Çevre ısınır, yüzüne renk gelir. Fener, renkli bir cam ile sarılır. Kibrit çakar fener renklenir.
Gözler sönük alaca görür, kulaklar donuk, işitmez istenilen sesleri.
Dizler tutuk adım atamaz, dişler dökük ve çiğneyemez.
Çehre kül rengi, sel almış bağını bahçesini, ekmek teknesini kaybetmiş. Bırakmamış gök, gürlemiş göstermiş yeniden gücünü. Şimşek çakmış, damlalar ip gibi uzayan damlalar. Tahmin edilemeyen felaket, gözleri görmez ve kulakları duymaz etmiş.
Boğaz yolu tıkalı, soluk yolu iltihaplı. Su bile geçmedi boğazından ve tıkandı kaldı. Soluklanamadı, havasız kaldı.
Yüzü kül rengi hasta denildi, duyulmadı. Yol çöktü, anlaşılmadı. Yağmur dediler güldüler ve konuşmaya devam ettiler.
Sustular, susadılar, içecek su bulamadılar. İçme suyu dağdan, içme suyu tepelerden ve içme suyu köyden. Sular bulanık, sular kopup gelen önüne kattığını silip süpüren sular. Sular bulanık, sular hırslı ve sular gaddar.
Sular çakıllı ve topraklı. Yollar da taş ve toprak. Yollar kül renkli yollar. Dar çakıllı patika yollar.
Acı ve can sıkıcı vadiler. Vadiler gülmez oldu vadiler. Vadilerde yüzler asık, vadilerde moral kalmamış. Bulanık sudan geldi bir acı ses ve gürültü. Bir gürültü koptu, yıkıldı bina, sürüklendi vadiden.
Evi kalesiydi, yıkıldı. Evi yuvasıydı kaybetti. Evi güvencesiydi yok oldu. Suyun yolunu kapattılar, böyle oldu. Gecenin birinde tanınmaz hâle geldi şehir. Tanımadılar ve inanamadılar suyun yaptıklarına.
Suyun önünü kestiklerini geç fark ettiler, geç fark ettiler, hatalarına pes ettiler. Kapat vadiyi bekle gör neler olacağını.
Bu kafayla da bekle gör, neler daha olacağını.