Annem, biraz mahcup, biraz da hayal kırıklığı ile evimize gelmiş konukları uğurlarken; hep şöyle derdi.
“Bir kızı 100 kişi ister, kız birine evet, der. Biz de kısmet değilmiş, deriz. Ayaklarınıza sağlık.”
Eşimden önce “hayır” dediklerimi yazsam, belki de bana çok güleceksiniz.
Olsun, gülün bari. Biz de hep birlikte güleriz.
Annem öyle derdi, demesine de, beni görmeye gelmiş damat adaylarını uğurladıktan sonra adeta dram/komedi oynardık. Annemden bir güzel de sözel kötek yerdim:
“Kızım, gelen çocuğun nesini beğenmedin?”
“Anne yine başlama. Evlenmek istemiyorum, rahat bırak beni.”
“Kızım, yaşın 23. Bir kız 20’sini aşınca, onun için evde kalmış, deriz, biz.”
Annem nokta, virgül demeden konuşurken, susardım. Ellerimle kulaklarımı kapatırdım.
“Hadi bundan önceki subay, asker, diye istemedin. Ondan önceki doktor, diye kabul etmedin, anladık. Subayda göç korkusu vardı. Doktorda nöbet korkusu vardı. …
Gelen mühendisti. Zengindi. Ne kusurunu gördün de beğenmedin?”
Annemi ikna etmek imkansız, gibiydi.
Çıldırmak işten değildi..!
“Anne, mühendis ama tırnaklarını et bağlamıştı, fark etmedin mi?”
“Ne, ne bağlamış, ne bağlamış?”
“Tırnak yiyen biri ile asla evlenmem, asla!”
“Kızım, sen böyle armudun sapı, üzümün çöpü, dersen, valla evde kalacaksın bak.!.”
“Of anne off!”
“Ne ofu, ne pufu? Davulcu, zurnacı mı istesin seni?”
“Hayır anne, hayır. Sadece ben eve görücü istemiyorum. Lütfen, bitsin bu çile.. ”
…
Aslında ne para da, ne mevkide, ne de fizikte gözüm vardı…
İçimin kabul etmemesiydi, bir de erkenden evlilik gibi bir ciddi kuruma adım atmak istemiyordum.
Ve bahanelerimin ardında duruyordum.
Kiminin tırnak yeme huyu…
Kiminin yaka kiri…
Kiminin ter ve ayak kokusu…
Kimi özgüvensiz bir pısırık, vs…vs…vs…
Derken, eşim, yoldaşım, diğer yarım, hayat yolunda karşıma çıkmıştı.
Ona evlilik teklifini ben yapmıştım. Elinden tutup annemin karşısına çıkarttığımda, onu da annem beğenmemişti.
“Nesi eksik anne?”diye sorduğumda;
“İki çıplak bir hamama yakışır,” demişti.
Ama yüreğimin pusulası sağlamdı. Adres doğruydu.
Evliliğimizin 30.yılında anneme bir kez daha aynı soruyu sorduğumda;
“Anne neden beğenmedin?”
“Kızım, ben çok yokluk çekmiştim. Sen de çek istememiştim.” Diye yanıt vermişti.
Ve annem yoğun bakımda son nefesini vermeden önce doktora demiş ki;
“Damadım ilk göz ağrımdır. Üstüne insan tanımam.”
Şimdi her ikisi Edremit Zeytinli Kabristanında uyuyorlar.
Biri Mart ayazında, diğeri Nisan yağmurlarında göç ettiler.
Işık içinde uyusunlar.
Emine Pişiren / Kocaeli