Bir hastalık, belki de sosyal ve ekonomik sıkıntı, kişinin zor günler geçirmesine neden olur. Devletler de aynı insan gibi, çeşitli nedenlerden zor günler geçirebilir. Kişiyi kendi çabası ve konunun uzmanı zaman içerisinde iyileştirir. Devleti ise; aklını kullanan, sınırlar içerisinde yaşayanları, vatandaşı kabul eden, hak, hukuk ve adaletten yana olan cumhuriyet yanlısı yöneticilerin vatan sevgisi kurtarır.
Kişilere ve devlete pahalıya mal olan böyle arazlar, kolay atlatılır değildir. Çünkü kurtulmak istediğin kargaşadan seni çıkartmak istemeyen içindeki hainler ve onlara gaz verenler, bütün donanımıyla sahnededir.
Kurtuluş mücadelesi Anadolu’nun her köşesinde başlıyor. Kimi çocuğunun yorganını silahlara sarıyor. Kimi düşmana rağmen, silahları gemiye yüklüyor ve kaçırıyor. (Anadolu ihtilali – Sebahattin Selek) İnebolu gece gündüz kayıklar ve motorlarla cephane boşaltılan sahil oluyor. Sahilden Ankara’ya kağnılarla patikalar aşınıyor. Aşınıyor vatan hainlerinin beyinleri, olanlara inanamıyorlar. İnanamadıkları için, hâlâ aramızda Yunan kazansaydı diyenler var. Bugün hâlâ aramızda onları ziyaret edenler var. Bugün Ege’ye Yunan orduları şeriat için geliyor Osmanlının şeriat ordusu diye bildirileri öğenler ve aramızda vatana darbe yapanları var.
Daha acısı da kurtuluşumuzu hazmedemeyen ve Türk Milletinin ayağı prangalıydı diyenler var aramızda. Türk Milletinin ayağı prangalıydı, İstiklal mücadelesiyle, Allah’ın izniyle çözüldü atıldı. Ayağımızı bağlamak isteyenler, Türkiye Cumhuriyeti’ni silmek istediler tabelalardan. Okullardan andımızı kaldırdılar ve beyinlere pranga takmaya çalışıyorlar.
İstiklal mücadelesine karşı kullanılan, silah üstlerini kilise diye onarıp ibadete açtılar. Misyonerliği serbest bıraktılar. Apartman dairelerine kiliseler açtırdılar. Yakında Lavrensin başı sarıklı büstünü görürseniz şaşırmayın.
Şaşırmayın, zinayı kaldıranlara, şaşırmayın bakara makaracılara, şaşırmayın dualarla milleti soyup kaçan tosuncukları tekrar Ülkeye getireceklere. Bir de ayaklarda prangayı düşünün …
İstanbul İngiliz işgalinde iken, dedesi Unkapanı’nda bir karakolda askermiş. Karakol sarhoş bir İngiliz asker tarafından taranıyor ve arkadaşları şehit oluyor. Kendisi de yaralanıyor. Kaçıyor ama heyhat nereye, yakalanıyor ve işkence ediliyor. Çöplüğe atılıyor. Gece çöplüğü karıştıran, teyze onu sürükleyip evine taşıyor. Yarasını iyileştirmek için elinden geleni yapıyor.
İstanbul pranga takıcılar ve de iş birlikçilerin emrinde. Sokaklarda Türk görmesinler o an ölüm fermanı yazılıyor. 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışından 38 gün sonra, 12 Eylül 1919 günü İngilizlerle yapılan gizli bir anlaşma ile devleti İngilizlerin koruyuculuğuna veren ve Türk ordusuna, devşirmelerden oluşan Osmanlı ordusunu ve Yunan ordusunu saldırtan padişah Vahdettin, herhalde bu kadar olayı Türk’ün ayağından prangayı çözmek için yapmadı. (Padişah Anaları – Ali Kemal Meram)
Çöplükten kurtarılan eli öpülesi gazi askerin anılarını yaşatan ailesinden iki kişi okulumuza geliyor ve İstanbul kurtarıldıktan sonra bu binada kalmış diyorlar.
Gazi askerin yakınlarını bugün olsa, her şeyiyle öğrenirdim. Fakat çocuğuz, derse gidiyoruz öylesine yanlarından arkadaşımla ayrıldık.
Bugün tarihini bilmeyen, üç kuruşluk menfaati için, her şeyini satacak tıynetteki beyni bozukların bilmesi gereken, Anadolu Türk toprağıdır ve Türk toprağı kalacaktır. Bundan kimse endişe duymasın.
Bataklık solucanları gibi, sessizlikte başınızı havaya kaldırmayın.