Psikoloji alanında derinleşmek için tabii ki kötü olan şeyleri incelemek gerekir.
Ben biraz, değil epeyce bir şanslıydım ve şanslıyım bu konuda. Her zaman derim; ben, üç büyük şehirde yaşadım, diye. İstanbul, Ankara, İzmir.
İnsanlar, olaylar ve daha da önemlisi; bağlantılar. Ve dönüşümler; insanların dönüşümleri.
Dönüşüm kelimesi yerine eskiden kırılma derdim. Kendinden bir parça kopuyor, o oluyorsun veya bir parça kopuyor da eksik kalan oluyorsun,
derdim. Ama zaman içerisinde bu kırılma-ayrılma kelimesi yerine “dönüşüm” demeye ağırlık verdim. Eriyip bozulma.
Topal bir hademe verdiler kuruma. Tabii, insan acıyor. Yardımcı olmaya çalışıyorsun, hatalarını kapatmaya çalışıyorsun… Yani bunu herkes
yapmaya çalışıyor.
Onu da izliyordum tabii. Zaman içerisinde başka bileşenler de gördüm. Yani işte anlayacağınız siyasi yalaklıklar filan. Doğal muhbirlik, illa ki.
Süreç içerisinde hangi ana akımın üstün geleceği konusunda merak sahibiydim.
Yani ona iyi davranmaya çalışılması sonucu ortaya iyi bir adam mı çıkacaktı
yoksa çevre-yalakalık denen akım mı üstün gelecekti… derken kendini belli etmeye başladıydı.
Kendisine iyi davranan kim varsa kötülemeye başladıydı.
Belki yola gelir filan diye evlendirmeye de çalıştılar. Bir kişi harici kimse istemedi.
O kadın da ruhsal sorunları olan yoldan çıkmış bir kadındı.
Psikolojik olarak kendi acılarını biraz seyreltmek amacıyla bizim bu topal hademeyi istiyordu. Sado-Mazo bir süre devam ettiler.
Fakat topal hademenin ailesi istemedi.
Asıldığı bütün kadınlar bunu reddettiler. O da boş durmadı arkalarından bir sürü dedikodu çıkarıp durdu.
Reddeden kadınların ilgi duyduğu erkekleri de
takip edip onlar hakkında da olmadık sözler söylemeye başladı.
Hatta çok yakışıklı olanlarına çirkin demeye bile başladıydı.
Sadece kadınları değil, ne bulursa kötüler hale geldi. Topal haline bakmadan insanları fiziksel olarak aşağılamaya başladı.
İçindeki bütün kötülüklere yol vermeye başladı… Sapkınlık, küfür, para hırsı, dedikodu, dolaya-bilgisayarlara fiziksel zarar, aşağılamaya çalışma..
…
Psikoloji dediğimiz şey; kabaca, “karşıtlıklar bütünü” olarak değerlendirildiğinde;
ona iyi davranılmaya çalışılması, karşıt olan kötüyü mü hatırlatıp-uyarıp durdu acaba? diye
bir duruma geldim.
Yani, kişinin o anki iç fotoğrafını çekmek çok önemli.
Kişiye nasıl davranılacağı, gerçek iç fotoğrafının çekilmesi ile olur, demeye vardım.
Çevre, önemli. Kötü bir çevreden gelmişse, kişi bunu saklayabilir.
Aslında içinde kötü kol geziyordur; bunu iyi anlamak gerekir.
Bir benzin tankeri yangınına su dökmenin faydası olacağını düşünüp
su döktüğümüzde o kişinin yangınını/kötülüğünü daha da depreştiriyorduk.
Aslında biz ona iyi olmaya çalışarak kötülük etmişiz; içindeki kötülük-karşıtını depreştirmişiz.
Kalbin-canın, kendini gerçekleştirmesi; farklı olan bir öz-iyinin ortaya çıkarılması ile olabilir.
Geçmişten gelen kötü çevresinin ona bunun zayıflık olduğunu kalbi-nakşetmesi-ezberletmesi ile,
iyi olmayı zayıflık biliyor.
40′a yakın bir yaşı var. Fakat davranış ve konuşma şekilleri açısında incelendiğinde 14-15 yaşlarında gibi.
Bu önemli bir veri. Çünkü, kalp filan diyoruz da, bir anı’ya saplanma-sıkışma konusu da var.
Bu da bir zayıf-hissetme ile igili bir şey. Ne de olsa 14-15 pervasız bir yaştır ya. Oradan çıkmak da istemiyor.
Yani aslında topal haliyle büyümek istemiyor.
…
Bir insanda bütün bir ülkeyi de görmeniz mümkündür. Sistemin içindeki bir insana, sistemle beraber bakmak; yani, daha genişten
bakmak.
Yani mesela; kimlere yakın durduğunu incelersiniz; yakın durduğu kişilerin de kimlere yakın durduğunu incelersiniz;…diye devam eder.
Bir şema oluşur kafanızda.
Yukarı doğru çıkıldıkça; mevkilerde, yalakalık-yakınlık yapılması gereken kişilerin sayısı azalır. Zaten, kişiler yükselmek istiyorlarsa;
bunun birincil sebebi aslında daha çok para daha çok mal mülk edinmek değildir; birincil sebep, dil‘in yorulmasıdır. Kişioğlu-kişikızı,
en yukarılarda daha az kişiyi yalamanın dili daha az yorduğunu bilir, ve artık dinlenmek istemektedir.
Ve bizim, topyekun, yukarıda anlattığım topal hademe gibi olmamızın sebebi, yürüyemiyor oluşumuz. Çünkü kalbe-göze ufuk gerek;
fikriyat ve fiiliyatımız hemen önümüzdeki kıçlar olduğu için;
ufki darlığımızın sebebi ve haliyle sekteye uğrak bir yürüyüşümüzün dahi olmamasının sebebi
de malumunuz.
Topal hademe; sistemin en altında. Sistemin tabanı yani. Sistemin toprağı. Bekleşip durdukları rögar içleri olmasa açlıktan ölecekler.
Sistemin rögarları olmak zorunda.
…
Bu yazıya da sistemin ve psikolojilerin patalojik teknik incelemesi olarak bakılabilir.