Ülkemizde bugünlerde en çok konuşulan mevzuların başında “yoğun bakım yataklarının doluluğu” geliyor.
Sağlık Bakanlığı’nın açıklamasına göre 29 Kasım 2020 tarihinde erişkin yoğun bakım doluluk oranı %71.3 ve solunum cihazı doluluk oranı yüzde 39.3 ve hastane yatak doluluk oranı da 54.7.
Bu rakamlara bakıp hakikaten şaşırıyorum.
Hayır, şaşkınlığımın sebebi yoğun bakımların doluluğu değil tam tersine boşluğu.
Çünkü pandemiden önceki senelerde beni sık sık “Hocam, bir hastamız için yoğun bakım yatağı arıyor, bulamıyoruz, yardımınızı rica ederiz” diye sık sık arayanlar olur, ben de yardımcı olabilmek için çabalardım.
Edirne İl Sağlık Müdürlüğünden bugün yapılan açıklamada, kentte boş yoğun bakım yatağı bulunmadığına dair iddiaların asılsız olduğu belirtilmiş: “İlimizde şu an itibarıyla yoğun bakım doluluk oranı Edirne Valiliğimizin koordinasyonunda alınan ek tedbirlerle birlikte yüzde 76,3’dür.” (1).
Bizde pandemiden önce de yoğun bakım yatakları bugünkünden daha yoğun olurdu
Benimki elbette “şahsi” bir ifade ama gelin geçmişteki duruma bir göz atalım.
BİR: Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan ‘Yoğun Bakım Üniteleri Tıbbi Denetim Raporu’na göre erişkin ve çocuk yoğun bakım ünitelerine yatırılan her 100 hastanın 19’u gereksiz yatırıldığı tespit edildi (2).
İKİ: 2018′ de durumun daha da vahimleştiğini görüyoruz (3):
“Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Türkiye nüfusa göre yoğun bakım hasta yatağı sayısında dünya birincisi. Her 100 bin kişiye 44 yoğun bakım yatağı düşüyor. Buna rağmen, yoğun bakım servislerinde boş yatak bulmak için adeta ‘mucize’ ya da ‘torpil’ gerekiyor. Haliyle, yoğun bakım gerektiren hastalar acil servislerde tedavi edilmek zorunda kalıyor, acillerde de yoğunluk yaşanıyor.
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türk Yoğun Bakım Derneği 2. Başkanı Prof. Dr. Necmettin Ünal’a göre, sıkıntının arka planında büyük bir rant yatıyor:
Türkiye’deki yoğun bakım yataklarının yüzde 60’ı özel hastanelerde. Özeldeki yoğun bakım yatağı sayısının kamu hastanelerinden fazla olması, dünyanın hiçbir ülkesinde görülmüş şey değil. Çünkü yoğun bakım hizmetleri yüksek maliyetlidir ve SGK bu masrafı karşılıyor. Ama bizde devlet hastanelerindeki hastalar, özel hastanelerin yoğun bakımlarına gönderiliyor. Özel hastanelerin yoğun bakım servislerinin en az yarısı, SGK’ dan para almak için kurulmuş. Özellerde kliniklerden alınıp ameliyat sonrası yoğun bakıma çıkarılan hastalar, bir daha kliniğine dönemiyor. İhtiyacı olmayan hastalar aylarca yoğun bakımda tutuluyor. Haliyle yoğun bakım servislerinde yer bulmak imkânsız oluyor, çok fazla torpil devreye giriyor. Yoğun bakım ve taburcu kurallarının uygulanması konusunda ciddi denetim eksiklikleri var. Biri buna ‘Dur’ demeli, devlet parasını çöpe atmamalı.”
Gelelim neticeye
BİR: Geçmişte yoğun bakım bölümlerinin bir “rant” aracına dönüşmüş olduğunu, ihtiyacı olmayan hastaların buralarda aylarca yatırıldığını, yatak bulabilmek için torpil gerektiğini hatırlamış oluyoruz.
İKİ: Yoğun bakım yataklarının 2017′ de yüzde 73.8, 2018′ de ise yüzde 74.2 oranında doluluk olduğunu açıklayan Sağlık Bakanlığının bu verilerine göre pandeminin zirve yaptığı bugünlerde yatak endişesinin yersiz olduğu anlaşılıyor (4).
ÜÇ: Yoğun bakımlar inşallah bundan sonra maksadına uygun hizmet verirler ama esas temennim şudur: Allah kimseyi yoğun bakıma muhtaç etmesin!
Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.
Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.
Yayın Kurulu
Kent Akademisi Dergisi
Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management
Ayın Kitabı
Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,
Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.