Bizler Müslüman olarak Yüce Yaratanımızın lütfu ile her şeye hikmet ve ibret nazarıyla bakarız. Mümin şuuru ile düşünür, mümin basireti ile hayırlı yolda yürümeye çalışırız. Ancak hayatta öyle durumlar karşımıza çıkar ki hakkımızda hayır mı, şer mi olduğunu kavrayamayız. Bir şeyin hayırlı mı şerli mi olduğunu ancak Yüce Allah bilir, Yüce Allah takdir eder.
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir gün ashabı ile birlikte namaz vaktini bekliyorlardı. Derken bir grup insan çıkageldi. İhtiyaç sahibi oldukları her hallerinden belliydi. Onların bu durumunu gören Efendimiz, namazdan sonra herkesin imkânı ölçüsünde bunlara yardımda bulunmasını istedi.
Kısa bir süre sonra sahabeden biri elinde bir yardım ile geldi. Bunun üzerine diğerleri de harekete geçti ve küçümsenmeyecek miktarda yardım toplandı. Bu manzara karşısında sevinçten yüzü parlayan Rahmet Peygamberi şöyle buyurdu:
“Her kim güzel bir davranışa vesile olursa, hem kendisi sevap kazanır, hem de onu yapanların sevaplarından nasibini alır. Her kim de kötü bir davranışa çığır açarsa, hem kendi günahını hem de kendisinden sonra onu yapanların günahlarını yüklenmiş olur.”(Müslim)
Efendimiz bu hadisiyle, hayra öncülük eden sahabeyi övüyordu. O, aynı zamanda hayırlı işlerde yarışmanın değerini vurguluyor, kötülük ve kötülüğe sebep olma konusunda bizleri uyarıyordu. Müslüman olmak kardeş olmayı ve kardeşçe paylaşmayı gerektirir. Hayırda yarışmak şerden uzaklaşmak Mümin olmanın vasfıdır! Şer Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların işidir…
Bu nedenledir ki, Rabbimizden her şeyin hayırlısını diler, hayırsız olandan yine O’na sığınırız.
Çünkü Rasûlullah Efendimiz, bizlere sürekli hayır işlemeyi ve hayra vesile olmayı emretmiştir. O, “Hayra aracılık eden, o hayrı işleyen gibi sevap kazanır” sözüyle de aynı zamanda hayırlı işlere öncülük etmeyi teşvik etmiştir.(Tirmizi)
Hayra vesile olmak denildiğinde sadece maddiyat akla gelmesin. Bu, herkesin gönlüne ve gücüne göredir. Hayra vesile olmak, bazen yolunu kaybetmiş birine yol göstermek, bazen de boynu bükük bir mazlumun ümidi olabilmektir. Bazen insanlara zarar vermesin diye yoldan bir taşı kaldırmak, Bazen de darda olan kardeşlerimize yardım etmek ve duada bulunmaktır.
İnsanlara zarar vermek, haram da ısrar etmek ve kul hakkına girmekse Yüce Allah’ın yasakladığı- men ettiği nankörce bir davranıştır, Mümine- Müslümana da yakışmaz! Bunları yapanların cezası da ilahi adalette Cehennemdir!
“İyilik ve Allah’a karşı gelmekten sakınma hususunda yardımlaşın. Günah ve düşmanlık hususunda yardımlaşmayın.”( Maide Süresi-2) ayetinde belirtildiği gibi, kendimizi ve kardeşimizi Rabbimizin rızasına ulaştıracak her türlü düşünceye, söze ve işe yönlendirmek müminin görevidir. Çağımız insanı İslamın mesajına muhtaçtır. Bunalım geçiren insanoğlunun tek ilacı da İslam ahlakına sahip olmak ve İslam ahlakı ile ahlaklanmaktır.
Öyleyse hayırlı hizmetleri sadece desteklemekle kalmayıp, bu hizmetleri daha ileri götürmek için gayret etmeliyiz. Hayırlı işlerin yanında olalım ki, hayırla hatırlanalım. İyilik ve güzellikleri çoğaltalım ki,!güzel olana kavuşalım.
Peygamber Efendimizin şu duasına kulak verelim: “ Allahım! Senden doğru söyleyen bir dil, sana teslim olan bir kalp istiyorum. Her zararlı şeyin şerrinden sana sığınıyor, her hayırlı şeyi senden istiyorum. Her günah için beni bağışlamanı diliyorum.”(Tirmizi)- Amin. İbadetleriniz makbul, dualarınız kabul, cumanız da mübarek olsun!