Bir şeyler söylemek için, kendi kendine mücadele ettiğini fark ettiğimizde, bu sıkıntılı durumun bir an önce bitmesini diledi ve arkasını döndü. Gitti pencereye dayandı. Park yerinden arabaların sesi geliyordu.
“Bu sınıfa kadar geldim, hâlâ araba alınacak,” diye kendini koltuğa attı.” Bundan sonra okumayacağım.” Dedi.
Babasının ofisine geçti. Bulutlar pencereyi yaladı. Babasına bina sallanıyor dedi. Babası kaçıncı kattasın biliyor musun? Dedi. Yine cevabı babası verdi, 58. Kat. Ofiste müzik aletleri vardı. Ofis çok lüks döşenmişti.
Oğluna, deneme sınavlarında göz doldurucu puan alırsan, sana araba alacağım, söz, dedi.
Şehir, gri bir sisle sarılmış kulelerin oluşturduğu bir krallıktı. Bu krallıkta ofis yönetim odası gibiydi. Çocuk her zaman ki, gibi sessiz davranır, istediğini yaptırırdı.
Derslerle olan problemini sordum. Bana bir garip baktı. Problemim olmaz, çünkü okul; “Boğaza nazır, diploma hazır.” Mantığıyla yürümektedir. Onun için bu yıl mezun olacağım. Yalnız yüksek okul için, iki yıllık bir bölüme girebilsem yeterli, dedi. Aksi hâlde, yüksek okul diploması alacağım bir ülke bulmak zorunda kalacağım. Sonuçta paraya bakıyor.
Onların boşa çıkan umutlarının üstünde, bambaşka canlılar, türeyecekti. Aklın özgürlüğünden değerli bir şey olamazdı. İnsan olaylara bakış açısını ortaya koyarken, inandığı ve varmak istediği noktayı açıkça dile getirmesi, dürüst bir davranış olacaktır.
Düzensizlikten, “Daha üst bir düzeye” yükselip kurtulmak için, mezun olup yüksek okulu kazanmak gerekiyordu. Para gücüyle konuşmak, o güce sırtını dayamak ve boğaza karşı olmak, diplomanda hazır demektir. Böyle bir okulun öğrencisi acaba, hayatın zorluğunu yaşadı mı? Okulun sonuna gelene kadar hiç ders çalıştı mı?
Annesinin yanına gelen öğrenciye baktım. “Gerçeği söyle bugüne kadar, hiçbir zorluğa katlandın mı? Yine de ümitsizliğe düşmemek gerek. İlerisi için adımlarını sıklaştırman gerekir.
Nereye gideceğini bilmeli ve hayatına yön vermelisin. Çözüm yolları daralır ama, tıkanmaz. Yüksek okula kazanırsın, yeter ki, istekli olmalısın. Başında fırtına esmeyecek. Yaşama sevincini yüksek tutmalısın. Okumanın sonu olmadığı için, çok arzu ettiğin okul olmaz da başka birisi olur, moralini bozmamalısın. Kendine güvenmelisin. Farklı konularda da olsa güvenlik zırhına sığınmamalısın. Kabiliyetin ölçüsünde insanlara, başarılı olanlara değer vermelisin. Hayat anlayışın değişecektir. Makinanın çalışmasına hayran kalırsın, halbuki sen daha karmaşık bir makinasın. Çalışan vücut, azimli ve kararlıdır.
Olayları kendine dert edinme. Kendin problemlerin çözüm yollarını bulmalısın. Sırt üstü yatarak hayat kazanılmaz. Ancak bataklığa saplanırsın. Üzerine bir de yağmur gelirse, her şeyini kaybedersin.
Sinirden, yüzü sarardı. Sesini yükseltmedi. Fakat suratından düşen bin parçaydı. Saçlarını dağıttı, tekrar parmaklarıyla taradı. Tuhaf konuşuyordu. Toyluğun böylesi görülmemişti. Hayat kazanı kaynarken, ruhu isyanları oynuyordu.
Ellerini göğsüne tuttu ve güldü. Dayanamadı, annesine; Babama söyleyeceğim, kursa giderim ama araba alırsa. Kükremiş dalgalar gibi, çakılları dışarı atıp taşları çekmeye başladı.
Kendini şimdiden yüksek okul öğrencisi ilan etti. Öğretmen olarak karşısında durduğum için, annesine kızamadı.
Gizemli bir hayatta, hissettiği fakat farkında olmadığı, bir destekçisi vardır. Duygusallığın ileri boyutunda yol alıyordu. Yanından ayrılan arkadaşları, onun hayatında önemli bir boşluk yaratmadı. Buna karşılık kendini, eksik hissetmesine akıl yürütemedi. Başkasının iniltisini duyar olmuştu. O kadar hassas olmaya gerek yoktu.
Kursa katılacak ve arabası alınacaktı. Buna karşılık da yüksek okula kazanacaktı.